Turist kalabalığı, Urartu
Kaleleri derken gezinin bir sürprizi daha var bana, mezartaşları… Kemah’tan tuğla, İran’dan siyah mermer ve işte Selçuklulardan
Ahlat taşı, tuğla rengi mezar taşları büyülüyor. Öte yandan yörenin günümüz
mezarları da değişik… Beni heyecanlandıran bu konuya sonra dönmek üzere Hoşap
Kalesi’ne doğru yola çıkıyoruz.
Hoşap Kalesi tipik bir Urartu
Kalesi, tüm görkemiyle uzaktan fotoğrafını çekmek için durduğumuzda daha iyi
anlaşılıyor.
Temelinde Urartu kalıntıları var,
ancak kapı üzerindeki Farsça metinden Mahmudiye Aşiret’i beylerinden Sarı
Süleyman tarafından 1643’de yaptırıldığı anlaşılıyor.
Kapı üstündeki armanın yanlarında
zincirle bağlı iki aslan kabartması yeralıyor.
Bölümleri haritadan görülse de seyir
yerleri olduğu düşünülen balkon kalıntılarının manzarası gerçekten çok güzeldi.
Tüm heybetiyle kayaların üstüne
konuşlandırılmış bu kalenin hemen alt kısmında Hoşap Köprüsü var. Üç gözlü olan
bu köprünün üzerinde Türkçe, Arapça ve Farsça ibarelerden 1671’de Mahmudiye
Aşireti Beylerinden Evliya Bey’in yaptırmış olduğu anlaşılıyor.
Hoşap Kalesi’nden sonra Çavuştepe’de
sıra. İki yanında uzanan ovalara nazır, olduça yüksek tepelerde kurulmuş. M.Ö.
8yy.da yapılmış Urartular tarafından…
Aşağı ve Yukarı Kale olarak ikiye
ayrılan kalede, savunma amaçlı kısım, saray ve tapınak kısımları bulunuyor.
Kaleye tırmanırken, ilk
kazılardan beri yani 52 yıldır orada çalışan, yaşayan Mehmet Kuşman’la
tanışıyoruz. Kendisi bir işçiyken meraktan Urartu alfabesini, dilini öğrenmiş. Diyarbakır’dan
gelen bazalttan, üzerlerinde Urartu alfabesinin yer aldığı kolye uçları yapıyor.
Yukarıdaki fotoğrafta içlerinde
buğday olan toprak kap kalıntıları yer alıyor. Toplam uzunluğu 2.40 olan toprak
kapların yarısı yeraltında, yarısı yerüstünde yeralırmış.
Bu
kaplarla günümüze ulaşan kömürleşmiş buğdaylar, binlerce yıllık. Değişik bir
duygu...
Sarnıçlarından,dibeklerine
binlerce yıllık ama bir o kadar da günümüzde de varolanlara yakın. Hele binlerce yıl öncesinden kalan tuvalet
deliği çok hoştu doğrusu.
Yağmur suyunu depolamak için sarnıçlar, sanırım 4 taneydi, yan yana...
Urartular taşı gerçekten çok iyi
işliyorlarmış. Çavuştepe gördüğümüz kale duvarlarının o zamandan kaldığına hala
inanasım gelmiyor. Ama onların çıkarılmasında bizzat çalışmış canlı tanığımız
var. Yola devam…
Ne müthiş insanlar var. Urartu alfabesini öğrenen işçiye hayran kaldım.
YanıtlaSilTuvaletler, en az sarnıçlarve buğday depoları kadar ilginç. Onları ve bizi birleştiren detaylar. Aynı ihtiyaçlara sahip aynı insanlar:)
evet ya aynı ihtiyaçlar binlerce yıl öncesinden gelen ... saklama, boşaltma durumları :)
Sil