Artık
çok uzak diyarlarda kalan ormanların birinde çok güçlü bir kükreme duyulmuş.
Tüm hayvanlar, ağaçlar, çiçekler biran nefeslerini tutmuşlar. Kalpleri yerinden
fırlayacakmış gibi atarken beklemişler. Sonra ses kesilmiş. İçleri rahatlamış
belli ki bir tehlike yokmuş. Artık çok uzak diyarlardaki ormanın, en çok
korkulan, güvenileni aslanın ne zaman ve nasıl kıral olduğunu kimse bilmezmiş.
Sanki o hep kıralmış ve öyle kalacakmış gibi gelirmiş herkese.
Günlerden
bir gün ormanlar kıralı aslan gücüne güç katmaya, tüm evrende adını duyurmaya
karar vermiş. Sevinçle kükreyerek bunu nasıl yapacağını düşünürken ziyaretine
gelen ayı “sultanım bolca bal ve armut gücünüze güç katacak, sizi tüm evrende
yenilmez yapacaktır” demiş. Sonra gelen kurnaz tilki tabii ki kendini de
düşünerek “ daha çeşitli et tüketmelisiniz, her akşam önünüze çeşit çeşit
etlerden yapılmış yemekler gelmeli, hepsinin tadına bakarak aldığınız
vitaminleri arttırmalısınız” demiş. Artan yemeklerin kokusu
burnunda, sinsi sinsi sırıtmış sonra da…
Yavaş
yavaş tüm hayvanlar birer öneri getirmiş, sonunda her kafadan bir ses çıktığı
için durum iyice çekilmez olmuş. O akşam geç saatlerde ancak gelebilen
kaplumbağaya herkes alayla bakıp, gene geç kaldı diye fısıldaşmaya başlamışlar.
Ormanlar kıralı kızgınlıkla kükreyerek herkesi susturmuş ve “sen ne dersin
evini sırtında taşıyan, görmüş geçirmiş kaplumbağa gücüme güç katmak için ne
yapmalıyım?” demiş. Kaplumbağa biraz soluklandıktan sonra “ sultanım bana
kalırsa bir yarışma düzenleyin, tüm yiyeceklerin size faydalarını anlatmasına
izin verin, hepsini deneyin” demiş. Kıral bu fikirden çok hoşlanmış ve
uygulamaya karar vermiş. Bunu duyan tüm ormanı bir telaş almış. Ne
yapacaklarını düşünmeye başlamışlar. Öte yandan kendine çok güvenen elma, muz,
ıspanak, kivi, armut, bal, et yemekleri ve diğerleri biz çok vitaminliyiz
yarışmayı nasılsa kazanırız diye böbürlenmeye başlamışlar.
Bir
kenarda sakin sakin düşünen havuç, kendisinin de çok vitaminli olduğunu gözlerden
tutunda mideye kadar birçok organa yararlı olduğunu mırıldanarak kafasını iki
yana sallamış. Sonra da ama her yiyeceğin kendine göre daha kuvvetli olduğu
yanlar var, nasıl yapmalı da daha faydalı hale gelmeliyim diye düşünürken
yanına ceviz gelmiş. Gülerek “ne düşünüyorsun böyle kara kara havuç kardeş”
demiş. O da ben de çok vitaminliyim sen de, ama ayrı ayrı girersek kazanma
şansımız azalacak gel birlikte bir şeyler yapalım demiş. Ceviz biraz
düşündükten sonra bu fikri sevinçle karşılayıp “ neden olmasın, böylece
gücümüzü arttırırız” demiş. Konuşmalara kulak misafiri olan limon ağacı ve
portakal ağacı da “biz de size katılmak istiyoruz, böylece daha da kuvvetlenmiş
oluruz” demişler. Ceviz yakın arkadaşı tarçını çağırmış. Yakınlar da dolaşan
tavuklar yumurtalarından, inek de sütünden vermiş. Ayçiçek yağından, buğday da
unundan vererek, ortaya kuvvet küpü bir kek çıkmış.
Yarışma
günü ormanlar kıralı, herkes tek tek katılırken birlik olup katılan havuç,
ceviz, portakal, limon, süt, tarçın, un, yağ, yumurtayı tebrik etmiş.
Yaptıkları kekin tadına baktıktan sonra birdenbire çok güçlenmiş, kükremesi tüm
evreni titretmiş. Böylece ormanlar aleminde birlikten kuvvet doğar sözü bir
kere daha doğrulanmııış.
#blogfırtınası 10.gün tarif için
Ah haa çok hoş! Bunu Morpa'ya falan gönderip yayımlatmayı düşündün mü?
YanıtlaSilo nedir bilmiyorum )
SilNe güzel yazmışyazmışsın yine.
YanıtlaSilçok teşelkkür ederim
Silha.. ha.. bayıldım.
YanıtlaSilKalkıp kek yapasım geldi.
Hayran anne
hadi sıcacık sobanın başında ne de güzel gider
SilMine'cigim yine hos bir hikaye senden. Seni okumayi seviyorum.
YanıtlaSilcanım karşılıklı çok teşekkür ederim
SilMasal kuşağı olarak yüzüme tebessümler doldu.masal okumak dinlemek çocuk kalmak ne güzel,zamanla Kelile ve Dimne olur her masal...
YanıtlaSil