“Fırtınalı ve karanlık bir
geceydi.”
Göğsü sıkışıyor, acının şiddeti
nefes almasını gittikçe zorlaştırıyordu. Çamurun içinde iki büklüm öylece kalakalmış
bilincini yitirmek üzereydi. Aniden çakan şimşekle dehşet içinde çevresine
baktı. Acı ve karanlık görmesini, düşünmesini engelliyor, neler olduğunu
hatırlamaya çalıştığında çamur, panik, korkuyla burun buruna geliyordu her
seferinde. İşte kulakları sağıreden bir şimşek daha. Yakınlara
düşmüş olmalı. Şimşekle birlikte acısı biter miydi? Kendini çamura bırakırken
bir sonrakinin hedefi olmayı diledi belli belirsiz.
Hissizliğe iyice bulanmış
kalkmalıyım diye güç toplamaya çalışırken bir sıcaklık hissetti göğsünde. Hızlı
hızlı nefes alan, belli ki çok korkmuş bir sıcaklık. Onu bir kaya sanıp sığınmıştı
işte. Masallardaki gibi! Gülmek mi? Bilincinin oyun oynadığını düşündü.. Oysa
sıcaklık iyice dertop olmuş göğsünde. Gözlerini açtı bir çift göz, ikisini de
irkilten. Kolunu kaldırmaya çalıştı, ıslak tüylere dokundu, evet bir yavruydu.
Anacığını kimbilir nerede kaybeden ürkmüş bir yavru. Parmağını uzattı, sıcacık
yalamaya başladı minicik yavru.
Yok gitmez "Fırtınalı ve karanlık bir geceydi" cümlesiyle başlayan 14.gün yazısı bir
yerlere, en iyisi keseyim sıcacık bir çorba ikram edeyim herkese…
yorum da bir harika teşekkürler
YanıtlaSil