“Klozet kapağı yuvarlak olduğu
için böyle bir anlatımın yakışacağını düşündüm. Yuvarlak bir anlatım tarzı. Uçları
kavuşmayan bir çember şeklinde.Zira kağıtları çekerken hepsi parçalandı, kavuşmuyor
birbirine .Bence kadınlar hikayeleri bu şekilde anlatıyorlar.Ortasından bir
yerinden başlıyorlar, sonra başa dönüyorlar, başladıkları yere gelip oradan
devam edip sonunu anlatıyorlar.”* S. 406
Peki böyle mi başlanır bir kitabı
anlatmaya? Büyük bir hayal kırıklığıyla alıp başını giden bir kadın, korkan,
korkmak zorunda bırakılan, yola teslim olan bir kadın. Hani “tespih taneleri
çeker gibi” okuduğunuz kelimelerini çok sevdiğiniz bir kadın. Bu sefer de
içinizden günde onlarca kez okuduğunuz Felak Suresi’yle karşınızda işte;
Düğümlere Üfleyen Kadınlar’la…
“ “Akdeniz’in dibinde ne çok ceset var biliyor
musun?” diye sordu denize bakarak, “Hala bu kadar mavi olması çok garip” deyip
devam etti.
“Bir kıyıya varmak için
boğulanların cesetleri. Onların hikayelerini kimse bilmiyor.” ” * S.413
İçimde kocaman bir yumru şaşıran,
kendimle kalmak için zaman isterken, meraktan çatlayarak devam eden, bir
annenin kendisini ve kanatları altındaki kızları tedavi etmesini heyecanla izleyen…
Bunca silahın, kanın, cesedin, çölün hafızasızlığının tutunduğu kadınlar,
adları hiç geçmese de var olmak, var etmek, değerlerini bilmek için mücadele
eden, hayata nefesleriyle tutunan…
“Bilakis ömür çok uzun. Hiç de
öyle göz açıp kapayıncaya kadar değil. Fakat tek bir şartı var. Kaderini,
gönlünü ferah tutarak seveceksin. Ancak sahiplenilmemiş hayatlar kısadır. Yaşamayı
istediğin bir ömürde hep yeterince vakit vardır. Yanlış hikaye yoktur. Siz,
kaderiniz ne zahmetli olursa olsun hariçte kalmamaya bakın. Ömür o vakit
kısalır işte.” 364
Ve kendim için çıkardıklarım bambaşka belki,
aklımın ve kalbimin bir köşesinde kalacaklar… En iyisi daha fazla uzatmadan
lafı kitabın arka kapağına dönmek;
“Amira, bize kadınları nasıl
seveceğimizi anlatan bir kitap lazım. Yoksa hep böyle şapşal ve kavruk
kalacağız. Bize kadınların nefesini genişletecek, o nefesin rüzgarına yelken
açmamızı öğretecek bir kitap lazım. Yoksa biz ne kadar sevilsek tamir olmayız.”
Bir kadının kalbini fena kırmış
bir adam…
O adamı öldürmek için çölü
geçmeyi göze almış dört kadın…Düğümlere Üfleyen Kadınlar bu yolculuğun romanı.
Ne kadar sevilse de tamir olmayan o yaralı coğrafyada, Ortadoğu’da geçiyor.
Saraylar devrilip meydanlar dolarken sorular kalıyor geriye. Her yola en az bir
soruyla çıkılır çünkü; Bir kadın ya da bir ülke nasıl sevilir sahiden?
Güzel ve merak uyandıran alıntılar olmuş. Bir kadın nasıl sevilir sahiden, ya da bir erkek?
YanıtlaSilEce Temelkuran'ın bir önceki kitabını henüz okuyamasamda bu kitabını daha çok merak ettim :)
muz seslerini de çok sevmiştim bunu daha çok sevdim galiba .. tavsiye ederim
SilTavsiye eder misin? çok okunanlar listesinde yer alıyor bu kitap.
YanıtlaSilkesinlikle ederim ama gene de herkesin ilgilendiği okumayı sevdiği sitiller farklı derim öte yandan...
SilBu yazarı köşe yazılarından çok severdim.
YanıtlaSilHah işte yetenek derdim, o ara kardeşim de sardı Temelkuran a . Sonra ne oldu da kulvar değiştirdi yada ben öyle hissettim bıraktım takibi. Kardeşim devam ama.
O da kaç gündür bölümler gönderip duruyor bana. Ilgimi çekti, zaten severdim yazış tarzını.
Dönek mi ne anne
o kadar çok bölüm var ki yollanacak tavsiye ederim. her fikrine katılmak zorunda değiliz ama iyi yazıyor kadın hakkını teslim etmek lazım
SilDüşüncelerine katılmayabiliriz ama bu devirde cesurca eleştirebilen, iktidara hoş görüneceğim diye kulvar değiştirmeyen ender kişilerden biri. Tabi ki onun da eleştirilecek çok yönü var ama gene de sahip çıkalım bence. Mine hanım kitap paylaşımlarınızdan dolayı kutluyorum sizi.
YanıtlaSilteşekkür ederim düşüncelerine katılmak zorunda değiliz ama sağlam yazıyor ve bu romanda da öyle, neticede de ben de her fikrine katılmıyorum ama kovulmasını da istemezdim
SilBenim kitap hakkında güzel düşüncelerim de var eleştirilerim de. http://www.kitapsohbetcisi.com/2013/04/dugumlere-ufleyen-kadnlar.html
YanıtlaSilgeliyorum o zaman : )
Sil