Gözümün önünde bir oda; kuşların
uçuştuğu sarı, mavi perdesi , duvarda asılı portre ve hançer... Yerde bir adam
yatıyor, tepki vermeden, öylece... Seng-u sabır, sabır taşı diyor kadın sonunda
kocasına... Odaya girip çıkıyor, dualar
okuyor, isyan ediyor, sırlarını anlatıyor sabır taşına...
Dışarıda tüfek, tank, çocuk
sesleri, mollanın okuduğu ezan, verdiği vaaz, ölümün kokusu, başı kesilmiş cesetler,
delirenler, terkedip gidenlere eşlik eden ağır çok ağır trajediler...
Kadın bırakıp gidemiyor kocasını,
anlatmayı seçiyor. Sırlarını paylaşırsa sabır taşının çatlayacağından emin,
anlatıyor. Odada adam ve kadın...
Barış için savaşanlar kazandıktan
sonra iktidar için savaşmaya devam ediyor. Odaya girenlere, sizin
tarafınızdanım diyor kadın. Kimin tarafında olduğunun ne anlamı var. Evi ateş
hattında kalacak yakında. Tüm akrabalarının çekip gittiği, kahraman kocasıyla yalnız
kaldıkları evi... O evde, savaşın ağırlığına eşlik eden kadının sırları. Artık
adamın da bildiği...
Çador ya da burka ya da
çadarilerinin altında kimliksizmiş gibi dolaşan kadınların içlerindeki alevi yaymaları
konuşarak...
İlk defa okurken çok net bir
tiyatro sahnesi oluştu kafamda. Sürekli hareket halindeki bir kadın, öylece
yatan bir adam... Kırılan cam, havalanan perde, odaya girenler, odada
sevişenler... Mükemmel bir tiyatro sahnesi...
Atiq Rahimi, genç yaşta Fransa'ya
sığınanlardan... Afgan - Sovyet Savaşı sırasında... Mahşer yeri bir ülkenin uzağından
yazıyor diğerleri gibi... Kahrolsun Dostoyevski okuduğum ilk kitabıydı, Sabır
Taşı'yla daracık bir alandan bir ülkeye, dünyaya bakışının etkileyiciliğinde
kaldı aklım. Karmakarışık yine...
Arka Kapak
Goncourt Ödüllü yazar Atiq
Rahimi, olayları farklı bakış açılarıyla değerlendirdiği kitaplarıyla
tanınıyor.
Afganistan'da bir evde, basit bir
döşek... Döşeğin üzerinde, gözleri açık ama bilinçsiz yatan bir erkek...
Erkeğin başucunda, dua ederek
onunla ilgilenen karısı... Dışarıda, sürüp giden savaş...
Kocasının tepkisizliğini fırsat
bilen kadının, o güne kadar hep bastırmak zorunda kaldığı kadınlık duygularını,
üzüntüsünü, kaygısını, öfkesini, ilk kez dışa vuruşu...
Kocasını, sonunda çatlatmasını
beklediği sabır taşına dönüştürmesi...
Atiq Rahimi'nin bu sarsıcı eseri,
şiirselliğiyle ve temposuyla daha ilk satırlardan itibaren içine alıyor
okuru.
Kadınların insan yerine konmadığı,
şiddetin sıradan bir olay gibi yaşandığı, savaşın artık kanıksandığı bir
ülkeden yükselen isyan çığlığı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder