İlk kötülüğün ağırlığı yüklenir
kadına sonra. Öyle ya elma yenmiş, ilk günah işlenmiştir. Kadın kirlenmiştir
bir kez. Kendiyle birlikte erkeği de sürüklemiştir ya artık doğrulamaz. Kapanır
kapalı kapıların ardına, saklanır erkeğin arkasına. O kadar bastırılır ki
düşünmeye bile cesaret edemez, anlayamaz olur dünyayı. Öyle ya kolayca
kandırılmış, duygularına yenik düşmüştür. Ana olarak kutsaldır o kadar. Haddini
bilecektir artık kadın. Ötesi boşuna...
Ataerkil toplum ne zaman başladı,
anaerkil bir toplum var mıydı derken bir gülme alıyor okuduklarımla. O çok
bayıldığımız felsefelerini okuya anlaya anlata doyamadığımız kültürlere dair
özellikle. Eski Türkler'de kadının yeri adamın yanındaysa ve çok şaşırtıcı bir
şekilde Eski Mısır'da da öyleyse eğer Eski Yunan'a gelindiğinde mi kadın yok
olur? Yoksa Ortadoğu'da mı? Hep söylüyorum Orta Doğu gizemli bir girdap benim
için. Bu sefer o girdaptan sağ salim çıkıyorum, kadına dair ne varsa öğrenmeye
çalışarak. Dinler tarihini okurken kadının, adamın, devletlerin,
kurumsallaşmanın tarihini de öğreniyorum. Neyin nerede kaybolduğu, kazanıldığı,
kadının nasıl geri plana itildiği bu şekilde netleşiyor gözümde... Sanırım
ilgilendiğim konuda beni ileriye taşıyabilen en iyi kitaplardan biri elimde.
Birazdan gün ışıyacak, bugün beklenen haberlerin gelmesi, hepimizin yolunun
açılması dileklerimle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder