28 Nisan 2019 Pazar

Rotasız Seyyah - Yol Hikayeleri 2 - Mehmet Genç


Birkaç gün önce bitirdiğim kitap neredeyse sekiz yüz yıl önce doğudan batıya yapılan bir göçün hikayesiydi. Afganistan'ın Belh şehrinden yola çıkılmış Anadolu'da yerleşilmişti. Kervanlar eşliğinde, yıllarca süren bu yolculuğu, Mevlana üzerinde düşünerek, düşündürerek, kaldığı durakları tahmin etmeye çalışarak, güvenlik el verdiğince yapmaya çalışmıştı seyyahımız. Şimdiyse elimde benzer yolculuğu batıdan doğuya yapan Anadolu doğumlu bir seyyahın kitabı  vardı; Rotasız Seyyah...


Genç olunca, her şey mümkündür ya kimi yaşlar çok uzak gelir, kimi yollar çok yakın... Hele de azıcık da olsa paranız ve cesaretiniz varsa kim tutar sizi. Seyyah'ımız ilk kitabında anlattığı hikayesiyle şehir hayatından ve düzenli yaşamdan sıkılıp yola düşmeye karar vermiş. Gençken alınabilecek en güzel kararlardan olmalı, yola düşmek, maceraya atılıp dünyayı tanıyabilmek... Özellikle hala sağlığınız yerindeyken yani gidebiliyorken...

İki kitabı da almış olmama rağmen ilki değil de ikincisi çekti ilgimi. İran ve Afganistan gezilerinin de anlatıldığı ikinci kitap. Dünyayı gezmek için yola çıkmak, 1000 gün boyunca eve dönmemek, yolun götürdüğü yerlere yönelmek nefis bir şey.Gençlerin macera tutkusuyla yollara atılmasını seviyorum. Yolun götürdüğü güzergahlarda ilerlemeye başlayınca, gördüklerini düşünürken, sonrasında anlatırken kimi sorularla birlikte geliyorlar dünyanın dört bir yanından. Yol sorular sordurup, öğretebilir, üzerinde düşünmeye değer kıyaslamalar gelmeye başlar sonra... Öte yandan berrak zihinleriyle yurtdışına gitmelerine engel olamadığımız gençlerin yurtiçinde kalacağını bilmek hoşuma gidiyor. Khaled Hosseini'nin Bin Muhteşem Güneşi'nde anlattığı hikayedeki kahramanın iyi bir hayat kurmasına rağmen ülkesine dönmesi çok şaşırtmış ve içimi sızlatmıştı mesela...

Anadolu'daki hayatın, İran'dan, Afganistan'dan geçen hatta buralarda devletler kurmuş insanların hayatlarıyla benzerlik göstermesi, ayrı düşünülmesi anlamsız geliyor bana. Geçenlerde sosyal medyada bir gencimizin Orta Asya'dan buraya gelen Kayı boyunun saf bir ırk olduğundan kararlı bir şekilde bahsetmesi gibi... Yani siz mesela İran'da Selçuklu Devleti'ni kuracaksınız, Anadolu'ya yönelmeniz tamamen tesadüflerle olacak ve kendinizi saf ırk olarak nitelendireceksiniz. Mümkün mü? Tıpkı 13. yüzyılda Divriği'de inşa edilen Ulu Camii'deki muhteşem motiflerin Hindistan etkisi taşıması gibi. O dönemde Moğollardan kaçarak gelen ustaların Anadolu'da buldukları güvenli alanlarda eser vermeleri gibi... Hal böyle olunca İran'da ya da Afganistan'daki Türklerde benzer adetlerin olması ya da ne bileyim Abyaneh köyündeki anahtarların Anadolu'da da olması gibi durumları hoşumuza giderek, daha az şaşırarak karşılayabiliriz belki de... Peki ya güzel oğlan seviciliğin bize pek de uzak olmadığından bahsetsek... 

İran, tesadüfen yurt dışına çıktığım ilk ülke oldu. Ve şaşkınlıkla gezdiğim... Gene de yerel halktan birileriyle gezmenin ya da onlarla yaşamanın tadıyla bilgiyi karşılaştırırsam... Mesela Meşhed'te İmam Rıza türbesindeki ve İran'ın bir çok yerindeki aynaların Zerdüşt gelenekleriyle ilgisi olduğunu farkedebilirim. Ama bu sonra da öğrenebilecek bir şey... Belki de tamamen ilgi alanıysa... Tıpkı Anadolu'daki şamanik etkilerin yoğunluğu gibi...  Ama yanımda yerel halktan birileri varsa o türbenin altındaki mezarlığı görebilirim ki bu nasıl içimin gittiği kısımlardan biriydi anlatamam. Hele de benim gibi mezar taşlarıyla ilgileniyorsanız... Maskeli kadınlardan bahsetmiyorum bile... Gitmek ve fotoğraflamak, İsfahan'a tekrar gitmek kadar istediklerimden oldu... Hele de İran fotoğraflarımın virüse kurban gittiği düşünülürse...  Şiraz'da Persopolis, kabartmalarında anlatılanlarla ve eski devasa yapısıyla hayal gücü sınırlarını zorlamalı. Devasa bir yapıdan ve güçten bahsediyoruz. Altınlarla süslenmiş. Eski eserleri sadece taş ve mermerden olarak görüp, yapıldıkları zamanda da öyle olduklarını düşünürdüm. Rengarenk olabileceklerini, değerli madenlerle süslenmiş hallerini öğrendiğimde gerçekten çok şaşırmıştım. Dediğim gibi bunlar biraz da ilgi alanına giriyor. Zamanla öğrenilebilir ya da hiç öğrenilmesine gerek yoktur belki de... Kişiye göre... Çoğu zaman o bölgenin ne hissettirdiği önemlidir sadece... Öte yandan az gelişmiş bir ülkede yaşıyorsanız, bilgi önemli olmalı diye düşünüyorum. Gezerken okumalı ... Söylenecek ne çok şey var, İran hakkında, Afganistan hakkında... Hatta gitmeyi çok istediğim Pakistan hakkında... Yazıyı daha da uzatmalı mı bilemedim... Kitaba dönelim en iyisi...

Rotasız çıktığı yollarda, cesaretiyle ilerleyen bir seyyahın yol hikayeleri... O zaman hepimizin yolu açık olsun ... Gezerken okuduğumuz yollarda, öğrenerek, anlatarak ve en önemlisi geri dönerek keyifli yolculuklarımız olsun... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...