Birkaç gün önce bitirdiğim kitap
neredeyse sekiz yüz yıl önce doğudan batıya yapılan bir göçün hikayesiydi.
Afganistan'ın Belh şehrinden yola çıkılmış Anadolu'da yerleşilmişti. Kervanlar
eşliğinde, yıllarca süren bu yolculuğu, Mevlana üzerinde düşünerek,
düşündürerek, kaldığı durakları tahmin etmeye çalışarak, güvenlik el verdiğince
yapmaya çalışmıştı seyyahımız. Şimdiyse elimde benzer yolculuğu batıdan doğuya
yapan Anadolu doğumlu bir seyyahın kitabı vardı; Rotasız Seyyah...
Genç olunca, her şey mümkündür ya
kimi yaşlar çok uzak gelir, kimi yollar çok yakın... Hele de azıcık da olsa
paranız ve cesaretiniz varsa kim tutar sizi. Seyyah'ımız ilk kitabında anlattığı
hikayesiyle şehir hayatından ve düzenli yaşamdan sıkılıp yola düşmeye karar
vermiş. Gençken alınabilecek en güzel kararlardan olmalı, yola düşmek, maceraya
atılıp dünyayı tanıyabilmek... Özellikle hala sağlığınız yerindeyken yani
gidebiliyorken...
İki kitabı da almış olmama rağmen
ilki değil de ikincisi çekti ilgimi. İran ve Afganistan gezilerinin de
anlatıldığı ikinci kitap. Dünyayı gezmek için yola çıkmak, 1000 gün boyunca eve
dönmemek, yolun götürdüğü yerlere yönelmek nefis bir şey.Gençlerin macera
tutkusuyla yollara atılmasını seviyorum. Yolun götürdüğü güzergahlarda
ilerlemeye başlayınca, gördüklerini düşünürken, sonrasında anlatırken kimi
sorularla birlikte geliyorlar dünyanın dört bir yanından. Yol sorular sordurup,
öğretebilir, üzerinde düşünmeye değer kıyaslamalar gelmeye başlar sonra... Öte
yandan berrak zihinleriyle yurtdışına gitmelerine engel olamadığımız gençlerin
yurtiçinde kalacağını bilmek hoşuma gidiyor. Khaled Hosseini'nin Bin Muhteşem
Güneşi'nde anlattığı hikayedeki kahramanın iyi bir hayat kurmasına rağmen
ülkesine dönmesi çok şaşırtmış ve içimi sızlatmıştı mesela...
Anadolu'daki hayatın, İran'dan,
Afganistan'dan geçen hatta buralarda devletler kurmuş insanların hayatlarıyla
benzerlik göstermesi, ayrı düşünülmesi anlamsız geliyor bana. Geçenlerde sosyal
medyada bir gencimizin Orta Asya'dan buraya gelen Kayı boyunun saf bir ırk
olduğundan kararlı bir şekilde bahsetmesi gibi... Yani siz mesela İran'da
Selçuklu Devleti'ni kuracaksınız, Anadolu'ya yönelmeniz tamamen tesadüflerle
olacak ve kendinizi saf ırk olarak nitelendireceksiniz. Mümkün mü? Tıpkı 13.
yüzyılda Divriği'de inşa edilen Ulu Camii'deki muhteşem motiflerin Hindistan
etkisi taşıması gibi. O dönemde Moğollardan kaçarak gelen ustaların Anadolu'da
buldukları güvenli alanlarda eser vermeleri gibi... Hal böyle olunca İran'da ya
da Afganistan'daki Türklerde benzer adetlerin olması ya da ne bileyim Abyaneh
köyündeki anahtarların Anadolu'da da olması gibi durumları hoşumuza giderek,
daha az şaşırarak karşılayabiliriz belki de... Peki ya güzel oğlan seviciliğin bize pek de uzak olmadığından bahsetsek...
İran, tesadüfen yurt dışına
çıktığım ilk ülke oldu. Ve şaşkınlıkla gezdiğim... Gene de yerel halktan
birileriyle gezmenin ya da onlarla yaşamanın tadıyla bilgiyi karşılaştırırsam...
Mesela Meşhed'te İmam Rıza türbesindeki ve İran'ın bir çok yerindeki aynaların
Zerdüşt gelenekleriyle ilgisi olduğunu farkedebilirim. Ama bu sonra da
öğrenebilecek bir şey... Belki de tamamen ilgi alanıysa... Tıpkı Anadolu'daki
şamanik etkilerin yoğunluğu gibi... Ama
yanımda yerel halktan birileri varsa o türbenin altındaki mezarlığı görebilirim
ki bu nasıl içimin gittiği kısımlardan biriydi anlatamam. Hele de benim gibi
mezar taşlarıyla ilgileniyorsanız... Maskeli kadınlardan bahsetmiyorum bile...
Gitmek ve fotoğraflamak, İsfahan'a tekrar gitmek kadar istediklerimden oldu...
Hele de İran fotoğraflarımın virüse kurban gittiği düşünülürse... Şiraz'da Persopolis, kabartmalarında
anlatılanlarla ve eski devasa yapısıyla hayal gücü sınırlarını zorlamalı.
Devasa bir yapıdan ve güçten bahsediyoruz. Altınlarla süslenmiş. Eski eserleri sadece
taş ve mermerden olarak görüp, yapıldıkları zamanda da öyle olduklarını
düşünürdüm. Rengarenk olabileceklerini, değerli madenlerle süslenmiş hallerini
öğrendiğimde gerçekten çok şaşırmıştım. Dediğim gibi bunlar biraz da ilgi
alanına giriyor. Zamanla öğrenilebilir ya da hiç öğrenilmesine gerek yoktur
belki de... Kişiye göre... Çoğu zaman o bölgenin ne hissettirdiği önemlidir sadece...
Öte yandan az gelişmiş bir ülkede yaşıyorsanız, bilgi önemli olmalı diye
düşünüyorum. Gezerken okumalı ... Söylenecek ne çok şey var, İran hakkında,
Afganistan hakkında... Hatta gitmeyi çok istediğim Pakistan hakkında... Yazıyı
daha da uzatmalı mı bilemedim... Kitaba dönelim en iyisi...
Rotasız çıktığı yollarda,
cesaretiyle ilerleyen bir seyyahın yol hikayeleri... O zaman hepimizin yolu
açık olsun ... Gezerken okuduğumuz yollarda, öğrenerek, anlatarak ve en
önemlisi geri dönerek keyifli yolculuklarımız olsun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder