Yeni bir evmiş, duvarlarını
yeşil, beyaz renge boyadığım. Çok güzelmiş. Ne renk giyiyordum dedim, sormazsam
çatladıklarımdan çünkü her zaman. Yani siyahlar içinde ağlarken görüldüğümden
beri... Söyledi. Yok değil, tahmin ettiğiniz gibi değil... Nasıl hissettirdi
diye sorduğumda, rüya görene aittir, dedi. Hayırlısı olsun, dedim usulca,
yolunda gitsin işin...
Aynı gün akşam, Kumandanı
Öldürmek ansızın sokuluverdi raflar arasından. Bir Murakami kuyusuyla baş başa
kalmaya hazır mıydım sahi? Kendi derinliğine kaybolmayı seven, asosyalliğiyle
buna özen gösteren biri olarak yorucu olabilir miydi? Hele bu ara... Roman
hızlı davrandı bu sefer, çayı söylemiş, çoktan başlamıştım bile. Düşünceler
sonraydı. Karısının gördüğü rüyayla terk edilen bir ressam vardı karşımda.
Nefes almadan yollara düşen... Nefes almadan sayfalara düşenle birlikte...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder