Elli yaşım, çok yakınımda gelmemi
sabırsızlıkla beklerken hiç acele etmiyorum doğrusu. Ama zaman bu, hızla geçip
gidiyor. Ve zamanın koşturma halinin fena halde fark edildiği yaşlardayım.
Gençliğimin sonsuzluğu çoktan geçip gitmiş, adım adım başka bir yöne doğru
gidiyorum. Öyle ki kimine göre çok yaşlıyım! Aklımın bambaşka yerlerde olduğu
şimdilerde elime geçen kitabın konusu önce gülümsetti, devam ettikçe ihtiyarlık
denen sürenin geçirilmesi, “ebedi gençlik” mottosu, bu konuda özellikle
Epikuros’un söylediklerini okumak iyi geldi diyebilirim. Gerçekten insan
ömrünün son kısmı denilecek yaşlarını nasıl geçirmeli. “Genç”miş gibi
davranmaya devam edebilmek için takviyelere, operasyonlara mı boğulmalı yoksa
her yaşın keyfini sürmek için iç sesini dinleyip doyurucu bir yaşama mı
yönelmeli. Epikuros’a bu noktada bayıldım diyebilirim. Ama bunun bir dengesi
olmalı diye düşünmeden de edemiyorum… Sahi siz ne düşünüyorsunuz?
“Yaşamın anlamı nedir?
Haz peşinde koşmak mı yoksa onun
beyhudeliğine iman edip inzivaya çekilmek mi?
Mutluluk nedir? Dünyevi mutluluk
aldatmaca mıdır?
Erdem nedir? Mutlu bir yaşam
nasıl mümkün olabilir?
Filozofun Mutluluk Seyahatnamesi
bu ve benzeri sorunları son derece açık- seçik ve yetkin bir biçimde ele
alıyor, üstelik akademik dilin boğucu üslubuyla değil gündelik yaşamın canlı
diliyle….
Hemen hergün duyarız: İnsan
doğar, büyür, olgunlaşır, ihtiyarlar ve ölür! Hayır diyor Daniel Klein, bu
sıralama, bu tasnif biçimi ilerlemeci. Yaşamın her anının değerli ve paha
biçilmez olduğunu görmemizi engelliyor. Ölümün yerini sona atarak yaşam üzerine
düşünmemizi, ondan haz almamızı engelliyor.
Kitapta, sigara, LCD, oyun,
tespih ve daha pek çok şey felsefenin içinde boy gösteriyor.Yeni bir yaşam
felsefesi önermiyor bize yazar, daha iyisini yapıyor ve herkesin kendi yaşam
felsefesini kurabileceğini pratik bir biçimde gösteriyor kitabıyla. Bu çok daha
iyi değil mi?
Filozofun Mutluluk Seyahatnamesi
felsefeyle yaşamın keşistiği neşeli bir çalışma…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder