Amerika’nın keşfi, ekonomik
yönden bulunmaz bir nimetti Avrupa için, yepyeni, kocaman bir kıta sömürülmeye
hazır. Ancak göç edenlerin başka beklentileri de vardı yeni dünyaya dair.
Yozlaşmış eski kıta geride bırakılırken, Amerika’nın yeni başlangıçlara gebe
olduğu düşünülüyordu. Bir çok yerleşim yerinin adına “new-yeni” eklenmesinin nedeni
buydu. Bugüne kadar benim hiç düşünmediğimse dini beklentilerdi. Filistin’le
aynı enlemde olduğu için geleceğin Cenneti olarak varsayılan yerlerden tutun,
Yeni Dünya, son kıta olarak adlandırılmasına kadar doğudan batıya gelen,
yeniliğin ve ilerlemenin ülkesi olacaktı Amerika. Kendini yüksek görmesinin
nedeni de buydu çoğu zaman. Işık doğudan yükselip, batıdan dünyayı
aydınlatacaktı… Bu yönüyle mitsel doğuş hikayesini tanımlıyordu.
Ülkelerin mitsel hikayeleri,
hayranlık duydukları kahramanları olduğu sürece arayışa girmiyorlar. Eğer bu hikayeler
yetmez hale geliyorsa, köken arayışları gibi sorgular başlıyor. Bu noktada
“kutsal” birleştirici çoğu zaman. Kutsalı tanımlamak içinse dinden daha iyi bir
sözcük yok sanırım. Benim dinler tarihiyle ilgilenmemin en büyük nedeni “din”in
yerine konulacak hiçbir kavrama rastlamamış olmam bugüne kadar. Her ne kadar
Alain de Botton, haberlerin öneminin gittikçe arttığından, haber saatlerinin
ibadet saatlerini takip ettiğinden bahsetse de hala tüm dünya için “din” en
önemli kavram. Ve ister pagan ister Müslüman ya da Budist olun, varoluşa,
yaratılışa dair sorular, beden-ruh, ilk vahiy konuları sürekli gündemde
olacaktır.
Öte yandan dünyanın neresinde
yaşıyorsanız yaşayın, din sömürülerek, savaşlara girebilir insanlar. Bedenler
dine alet edilebilir. Ve üstelik bu durum yüzyıllar boyunca geçerli olmuş ve
hala geçerli. Dehşet içinde daha fazla öğrenmek istiyorsunuz, anlamanın çözüm
olabileceğini varsayarak! Olabilir mi dersiniz? Mircea Eliade’nin konuyla
ilgili kitapları farkındalığımı ve bilgimi arttırıyor. Öğrenmeye, tekrar
okumalarla sindirmeye devam… Sahi Mircea
adını kadın adı sanıp pek mutlu olmuştum, gerçeği öğrenene kadar!
Gerçek ve anlamlı bir dünya,
kutsalın izdüşümünde saklıdır. İnsan büyük bir kaosun ortasında anlama ancak
kutsala ilişkin deneyim ile ulaşır. Kutsalın anlamı zamanın akışında çağlar
boyunca farklı kültürlerde farklı niteliklere bürünmüş olsa da, özünde insanın
iki önemli özelliği yatar; yaratıcılık ve dinsellik. İkisi birlikte mitleri,
ayinleri, imgeleri, simgeleri, kısaca “dinsel yaratıları” üreterek insanın
deneyimlerine ifade kazandırır, anlam dünyalarını yaratır, evrendeki benzersiz
varoluşunu gerekçelendirirler. Tam da bu noktada, Eliade önemli bir noktayı
işaret eder: İnsanın yeni bilmediği, az bildiği, anlam dünyalarıyla
karşılaşması varoluşunun (paradoksal) anlamına da yeni boyutlar
kazandıracaktır.Bunun içinse yeni bir beşeri bilime, farklı ve yaratıcı bir
yorumbilgisine ihtiyaç vardır.
Eliade’nin sözünü ettiği “yaratıcı
yorumbilgisi” yeni olanakların kapısını aralayarak bilgisinin sınırlarını
zorlayan, aksi takdirde eski metinlerde “saklı” kalacak anlamları kavramaya
çalışan bir yöntemdir. Hem aklı, hem de hayal gücünü kullanarak belgelerin,
kaynakların arkasındaki tinsel mesajı kavramaya çalışan bir yaklaşımdır.
İnsanın dünyadaki benzersiz varoluşu kutsala ilişkin deneyimi aracılığıyla
şekillendiği için de dinsel fikirlerin ve fenomenlerin zamanın akışında
büründüğü anlamların arayışı insanda yeni bir farkındalığa, bir uyanışa yol
açacaktır. Eliade bu nedenle tarih aşırı, kültürler arası, bütüncül, bir
beşeribilimsel, yaklaşımın önemini vurgular. İnsanlığın dinsel yaratıcılığı ve
düşünme biçiminin tarih boyunca karşımıza çıkardığı ifade ve biçim
çeşitliliğine insanlığı ayıran farklılıklardansa, yakınlaştıran tarih aşırı
ortak örüntülerin saptanıp incelenmesinin önemine dikkat çeker.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder