28 Kasım 2017 Salı

Tarihi Hoşça Kal Lokantası - Şermin Yaşar

Gecenin bir yarısı bir öyküden başlamıştım. Bam telimden vuracağını bilmeden, ayazda donmuşum gibi titreyeceğimden habersiz başlamıştım işte bir öyküden. Ev ahalisini, o ruh haliyle uyandırmak, sarılmak, kokularını içime çekip hapsetmek istedim sabırsızlıkla. Gözlerimi kapatıp nefes seslerini dinledim. Buzdolabından gelen takırtılara gülmeye başladım sonra. Hadi bir öykü daha okuyayım dedim, devamı geldi bırakamadım.

Çocuklarla ilgili kitaplar, oyunlar, projeler derken sıra yetişkinlere gelmişti. Çocukken dedesinin bakkalında çalışmanın getirdiği tecrübelere, gözlem gücü ve yaratıcılık eklenince bir sürü hikaye çıkmıştı ortaya… İnsan hikayeleri; sanki karakterler bir filmin ya da bir romanın parçası olacaklar gibi. Kimbilir…


Bir mahalleye giriyorsun, bir bakkal… Azıcık yürüyorsun Eda’nın doğum günü partisini hazırlamış annesi parkta gözleri yaşlarla dolu… Ah işte orda manav, “bamya”sıyla meşhur… Sağda yukarı yokuş çıkıyor, soluk taşı yokuşun ortasında duran… Solda az ilerde çıkmaz sokak, Tarihi Hoşça Kal Lokantası… Hemen önündeki apartmandan Melahat Ablanın sesi geliyor “yumurta kır” diyen nefes nefes… Ah işte bak bak çay bahçesi de orda, altı harfli başı sonu A’la biten şehre sinir olan amcasıyla… Ne çok insan belki bir mahallede, belki bir şehirde, belki aynı evde, şahsına münhasır… Özene bezene anlatılmış, hiç atlanmadan. İçinizde kırılan bir şeyler aniden gülmeye başlıyor, ama işte bir burukluk daha köşe başında…

Sanırım Şermin Yaşar’ın neler yazacağını merak ediyorum bundan sonrasında. Çocukları büyüyor, onlar büyürken içindekileri daha güzel yansıtmaya başlayacak, tüm kırıklıklar, sevinçler, hayaller dökülecek satırlara, bizlere buluşmaya…

“Biliyorum bunu. Gündeliğe gider gibi gidiyorum ben kendi geçmişime, sabahtan akşama kadar, sırtımdan ter aka aka temizliyorum her şeyi. Silkeliyorum, ovuyorum, gerektiğinde telliyorum geçmişi. Her gün yeniden başlıyorum, her gün yeniden… Kabul, asla ilk günkü ışıltısında olmuyor hayat; ama yine de, yılların anılarını temizlemeye vermiş ağır bir işçi kelamı bırakabilirim şuraya; barış geçmişinle her gün yeniden, yeterince uğraşırsan eser kalmıyor kirden…"Sh 172

Arka Kapak

Ayrıldıktan sonra geçmiş zaman aşıkları gibi seni kalbime gömdüm Muazzez.
Altında yatır olan araziden farkı yok şimdi.
Yeni bir aşk inşa edemiyoruz; tam başlayacak oluyoruz, senin yattığın yere denk geliyor, dozerler çalışmıyor, kepçeler kırılıyor, gelen korkup kaçıyor.
Gelirsen diye terliklerini kapının ağzına bıraktım, iki senedir ayaklarını bekliyorlar. Ayna yüzünü, bardak dudağını, ellerim saçlarını, pencere gözlerini bekliyor.
Fakat hakkını teslim edeyim; çok muhterem zatmışsın Muazzez. Hani tabelanı yaptırıp göğsüme assam desem ki, “Burada bir muhterem zat yatıyor” seni bekleyen kollarıma çaput bağlarlar, gözyaşlarıma dilek taşları atarlar…
Sana ettik yürek denen arsayı; koy in cin top oynasın; koy anılar cirit atsın. Anladım, sensiz bana bu dünya dar…

Yeşilçam filmlerindekileri andıran, kalbimize dokunan karakterler… Bir köşede unutulmuşlar, yalnızlığıyla yoğrulmuşlar, kırık gönüller, bir yerlerde sessiz sedasız yaşayanlar, görmediklerimiz, görmezden geldiklerimiz…

Dedemin Bakkalı, Ev Yapımı Sihirli Değnek, Oyuncu Anne, Çok Hayal Kuran Çocuk kitaplarının yazarı Şermin Yaşar’dan “kaybetmek bizim işimizdir” diyen insanların öyküleri… Bir solukta, derin iç çekişlerle okuyalım, başımızı kaldırıp onlara bakalım diye… 

4 yorum:

  1. Ben hala okumaya başlamadım yazarı. Dedemin Bakkalı evde beni bekliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok kolay okunuyor dedemin bakkalı, tebessümlerle...

      Sil
  2. Bende severek okudum, güzel bir kitap.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yetişkinler için yazdığı öyküler, ne gelecek arkasından merak ediyorum

      Sil

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...