Mavi bir kapı, üzerinde kurumuş
dallarıyla… Rengi ve duruşuyla tam olarak mıknatıs etkisi yaratmıştı. Oysa ilk
gördüğüm fotoğraflarda sadece portre çekimi için kullanılmış yani azıcık bir
kısmını görebilmiştim. Belki de o gizemli haliydi beni çeken.
Sonrasında karşıma çıkışı hoş bir
tesadüfle oldu. Gizemli kapım, çok eski ahşap bir camiye aitti.(Çok eski
dediysem tabii Çarşamba’daki Göğceli (çivisiz) Camii kadar değil.) O eski mavi kapısıyla bir masal dünyasına alıvermek için
bekliyordu sanki.
Fotoğrafçılar için bulunmaz bir
dünya içi. Camsız pencerelerden sarkan sarmaşıklardan sızan ışık kapı kadar
çekici. Yakın zamanda onarılma çalışması olmuş belli. İçerideki mihrap, minber
renkleri, kubbedeki ahşap süsleme, buraya bir zamanlar sihirli bir değneğin
dokunduğunu, sonrasındaysa fotoğraflara konu olması için öylece bırakıldığını anlatıyor.
Etrafını dolaşıyorum, toprağa oturmamış
temeli, altı boşluk. Çevresi yemyeşil, ıssız… Bahçesinde yatanları huzurla
ağırlıyor… Bırakılmışlığın hüznüyle el sallıyor giderken... Tekrar
görüşmek üzere diyorum sessizce…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder