30 Ocak 2015 Cuma

Ana Tanrıçadan Mevlana'ya - Ali Canip Olgunlu


“Yaklaşık 10.000 yıl önce Anadolu’da yaşayan hemşerilerimiz “anaerkil” yapıdaki bir inanç sistemine sahiplerdi.”Sayfa 17

Henüz girişte, kitabıma böyle bir cümle kurarak başlar mıydım diye düşünürken buldum kendimi, üstelik hafifçe gülümsüyordum.  Yani kırk yıl düşünsem binlerce yıl önce yaşayan insanlarla “hemşeri” bağı kurmak aklıma gelir miydi? Bu sıcacık kelimenin üzerine gidesim, dallandırıp budaklandırıp detaylandırasım hatta ana fikir olarak kabul edesim varken kitap sayfalarının çağrısını duyuyorum. Binlerce yıldır edilen dualar kulağıma kadar geliyor sanki…

Dünya dinlerini okurken öncelikle yaşadığım toprakları bilmek istediğimi farkettim. Zaten son birkaç yıldır gezilerim Anadolu’yu öğrenmek üzerine değil miydi? Yaşayan halklar, savaşlar, dönemler tamamdı belki ama ya inançlar? Ülkelerin istikrarlarında ve devamlılıklarında inançlarının sağlamlığı rol oynamıyor muydu? Hal böyleyken “Ana Tanrıçadan Mevlana’ya”yı bulmak ilaç gibi geldi doğrusu…

Ana erkil toplumdaki ana tanrıçaya, erkeklerin doğumdaki rollerini fark etmeleriyle erkek tanrılar da eklenirken insanlar tarımsal üretim biçimine de çoktan geçmiş ve tanrılarına yenilerini ekleyerek bilmedikleri her şeye karşı kendilerine güven ortamı oluşturmaya çalışmışlar. İşin aslı erkekler binlerce yıl anlayamadıkları doğumdaki rollerini hiç anlamasalarmış dünya daha güzel olur muydu merak etmeden duramıyorum.

Kitap sayfalarında ilerlerken bölge bölge kurulan devletler ve inanışlar hakkında detaylı bilgi bulmanın yanı sıra birçok olaya dair fikir edinmek de çok hoşuma gidiyor. Kısaca mitolojiden tasavvufa, çok tanrılı dinlerden günümüze uzanan geniş yelpazede, detaylı ve doyurucu anlatımıyla elimin altında olacak önemli bir kaynak kitap olduğunu düşünüyorum.

“Diğer taraftan, Roma İmparatoru Sezar, M.Ö.46 yılında takvimin başlangıcını Ocak ayı olarak ilan etti. Ancak 16. yüzyıl ortalarına kadar Avrupa’da yeni yıl Mart ayının 25’inde başlardı.
1564 yılında Fransa Kralı IV. Charles, takvimi değiştirerek senenin başlangıcını Ocak ayının birinci gününe aldı. O zamanın iletişim şartlarında insanların çoğunun bu tarih değişikliğinden haberi olmadı. Haberi alan herkes buna çok kızdı. Olay protesto edildi. Ve eski takvime sadık kalındı. Fakat yönetim kesimi tarih değişikliğini kabul etmeyen halkı Nisan aptalları olarak niteledi ve çağın gerisinde kalmakla eleştirdi. Ve Nisan başlangıcında sahte partiler düzenleyip, sürpriz hediyeler göndererek onlarla alay etti. Bu güne de “Aptallar günü” dendi. Yıllar sonra takvim herkesçe onaylanıp yeni yılın başlangıcı 1 Ocak olarak kabul edilince Fransızlar da 1 Nisan’ı geleneklerinin bir parçası olarak görüp 1 Nisan şakasını yarattılar.

Sonuçta Frigler tarafından belirlenen ve yeni yılın başlangıç tarihi olan Mart ayı, yıl başlangıcı olarak geçerliliğini 1564’e kadar korumuştur. Her ne kadar yılın başlangıç tarihi Mart ayından Ocak ayına geçse de, yeni yıl törenlerinde çam ağacı süsleme adeti halen muhafaza edilmektedir.” Sayfa 37

Ve arka kapak;

“İnsanlık tarihinin başlangıcından bu yana pek çok medeniyete ve kültüre beşiklik etmiş olan Anadolu topraklarına ait olağanüstü gerçekler ve mitler…

İlkçağlardan itibaren varlığına anlam yükleme çabasındaki insanoğlu, başlangıçta mitolojik tanrılar aracılığıyla bunu yaparken ilerleyen dönemlerde ilahi bir gücün varlığını kabullenmiş ve kendi yarattığı efsanelerin dışında, dinginliğine ve barışa ulaştıracak bir inanışı benimsemiştir. Bu yeni dönem ise Mevlana’nın kimliğinde evrensel bir boyut kazanmış ve onun mesajı bütün insanlığı kucaklamıştır.

Anadolu topraklarında soluk alıp vermek her insan topluluğunun, bu topraklardan elde ettiği ve bu coğrafyaya kattığı sonsuz güzelliklerin bir arada olduğu bu eserde, tarihi, mitolojiyi ve ilahi gerçekliği aynı anda bulacak ve olağanüstü etkileşimleri görebileceksiniz.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...