*Sayfa 1 – 189 Sayfa Murathan
Mungan
“Bir yazarın okudukları,
dinledikleri, seyrettikleri, düşündükleri, izlenimleri hakkında bir çift söz
etme gereksinimiyle kaleme aldığı irili ufaklı notların, başkalarının yaşamına renk,
soluk, canlılık kattığını; onda öğrenmek, izlemek, katılmak, paylaşmak arzusu
yarattığını görmek başlı başına bir yazı mutluluğudur.”
“İyi yazılmış notlarda ayaküstü
sohbet etme tadı vardır. Hayat, geçerken birbirine uğramış insanların
birbirlerinin kapısına bıraktıklarıyla da çoğalır. Benim bu notlarla yapmaya
çalıştığım kısaca budur.” (Sayfa 1)
O kadar uzun zaman olmuştu ki
Murathan Mungan okumayalı… Dizelerinin acıtmasına ara vermekti sanırım benimki.
Ta ki sevgili Necla’dan ilham alana kadar… İnsanın çevresinde okudukları,
yaptıklarıyla ilham veren arkadaşlarının olması çok hoşuna gidiyor.
Sanal ortamda birkaç cümleyle
sınırlı, çoğu zaman sığ kalan okumalarımıza nefis bir alternatif diye
düşünüyorum 189 Sayfa için. Usta bir yazarın gözünden yazılan küçük notlar,
insanı yeni keşiflere sürükleyip, meraklandırırken, bir yandan da kısa
oldukları için dikkat dağılmadan rahatlıkla okunabiliyor. Sinemadan, tiyatroya,
geçmişten, geleceğe, şimdiye, kitaplara, yazarlara, insanlara, insanlık
hallerine kısa ve derinliği olan dokunuşlarla sonuna kadar sürüklüyor insanı.
Araştırılması, öğrenilmesi gereken ne çok şey olduğunu yine, yeniden farketmek,
zorlu ve meraklı bir yolculuğa doğru demir almak yeni yılın yeni heyecanlarından
benim için…
“15 Eylül 1904 tarihinde Wickau
Hapishanesi’den Louise Kautsky’e gönderdiği bir edebiyat metni kudretindeki
mektubunda şöyle diyor Luxemburg: “Bana öyle geliyor ki, hayat bulunduğum yerde
değil, uzaklarda, bir başka yerde sanki” (Orhan Suda çevirisi)
Şu yalın, gösterişsiz söyleyişte
birden edebiyatın bir nedenini daha keşfediyor insan; varoluşa ilişkin bir
yetinmezliği edebiyat gücüyle aşmaya çalışan; edebiyatın anlattığı hayatlara,
dünyalara; geçmişe, geleceğe, ötelere, uzaklara sığınanların edebiyata olan
gereksinimini bir kez daha kavrıyor. Kaçıp gitmeler, uzaklaşmalar, yolculuklar;
ne yaparsa yapsın insanın “hayatın bulunduğu yerde olmadığı” duygusundan bir
türlü yakasını kurtaramama haline edebiyatın oturduğu yerden verdiği
karşılıklar; sunduğu hayatlar, hayaller…
Hele de insan açık ya da kapalı
hapishanelerin birindeyken… Rosa Luxemburg’la koğuş arkadaşı olmamak mümkün mü?”
Sayfa 65-66
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder