4 Ocak 2015 Pazar

189 Sayfa - Murathan Mungan

*Sayfa 1 – 189 Sayfa Murathan Mungan

“Bir yazarın okudukları, dinledikleri, seyrettikleri, düşündükleri, izlenimleri hakkında bir çift söz etme gereksinimiyle kaleme aldığı irili ufaklı notların, başkalarının yaşamına renk, soluk, canlılık kattığını; onda öğrenmek, izlemek, katılmak, paylaşmak arzusu yarattığını görmek başlı başına bir yazı mutluluğudur.” 

“İyi yazılmış notlarda ayaküstü sohbet etme tadı vardır. Hayat, geçerken birbirine uğramış insanların birbirlerinin kapısına bıraktıklarıyla da çoğalır. Benim bu notlarla yapmaya çalıştığım kısaca budur.” (Sayfa 1)


O kadar uzun zaman olmuştu ki Murathan Mungan okumayalı… Dizelerinin acıtmasına ara vermekti sanırım benimki. Ta ki sevgili Necla’dan ilham alana kadar… İnsanın çevresinde okudukları, yaptıklarıyla ilham veren arkadaşlarının olması çok hoşuna gidiyor.

Sanal ortamda birkaç cümleyle sınırlı, çoğu zaman sığ kalan okumalarımıza nefis bir alternatif diye düşünüyorum 189 Sayfa için. Usta bir yazarın gözünden yazılan küçük notlar, insanı yeni keşiflere sürükleyip, meraklandırırken, bir yandan da kısa oldukları için dikkat dağılmadan rahatlıkla okunabiliyor. Sinemadan, tiyatroya, geçmişten, geleceğe, şimdiye, kitaplara, yazarlara, insanlara, insanlık hallerine kısa ve derinliği olan dokunuşlarla sonuna kadar sürüklüyor insanı. Araştırılması, öğrenilmesi gereken ne çok şey olduğunu yine, yeniden farketmek, zorlu ve meraklı bir yolculuğa doğru demir almak yeni yılın yeni heyecanlarından benim için…

“15 Eylül 1904 tarihinde Wickau Hapishanesi’den Louise Kautsky’e gönderdiği bir edebiyat metni kudretindeki mektubunda şöyle diyor Luxemburg: “Bana öyle geliyor ki, hayat bulunduğum yerde değil, uzaklarda, bir başka yerde sanki” (Orhan Suda çevirisi)

Şu yalın, gösterişsiz söyleyişte birden edebiyatın bir nedenini daha keşfediyor insan; varoluşa ilişkin bir yetinmezliği edebiyat gücüyle aşmaya çalışan; edebiyatın anlattığı hayatlara, dünyalara; geçmişe, geleceğe, ötelere, uzaklara sığınanların edebiyata olan gereksinimini bir kez daha kavrıyor. Kaçıp gitmeler, uzaklaşmalar, yolculuklar; ne yaparsa yapsın insanın “hayatın bulunduğu yerde olmadığı” duygusundan bir türlü yakasını kurtaramama haline edebiyatın oturduğu yerden verdiği karşılıklar; sunduğu hayatlar, hayaller…

Hele de insan açık ya da kapalı hapishanelerin birindeyken… Rosa Luxemburg’la koğuş arkadaşı olmamak mümkün mü?” Sayfa 65-66

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...