Tren ve Anadolu… Bu iki kelime ve düşündürdükleri hayallerimi
süslüyor uzun zamandır. Anadolu’yu öğrenmeye sevdalanırken en büyük eşlikçimin
tren olacağını düşünmüştüm hep. Oysa aylarca yola çıkamadım güvenli mi olur
endişesiyle…
Hatırladığım ilk yolculuk çok
küçükken babacığımla Çarşamba’ya gidişimizdi. Trenle ilgili soru mu sormuştum
da canım babam beni gezdirmek istemişti, çıkmış çoktan aklımdan. Biraz bu ilk
anının etkisiyle yolculuklara Samsun’un ilçesi Çarşamba’yla başlamak istedim
ama artık duraklar arasında değildi. Biz de en sevdiğimiz şehirlerden olan
Amasya’ya gidelim dedik sevgili arkadaşımla.
Ve bir sabah TCDD’nin garında
buluşuverdik. Her sabah 8:30’a doğru Amasya’ya tren kalkıyor Samsun Gar’ından.
Beklediğimin aksine garın kalabalık olmasına çok şaşırdım desem. Duraklar
arasında ilerledikçe daha da kalabalık oldu tren, gene beklediğimin aksine!
Bizim vagon kılimalıydı son vagon, ilk vagon da öyle. Aradaki vagonların
camları açıldığı için rüzgar geliyordu ve sıcak değildi. Yazın nasıl olur
bilmiyorum.
Samsun Amasya arası trenle 3,5
saat civarı sürüyor. Tüneller, yeşillikler, fazla durulmayan garlardan
geçtikten sonra varıyoruz şehzadeler şehrine. (Duraklarda biraz daha durabilse
inip fotoğraf çekebilsek diye hayıflanıyoruz açıkcası. Öte yandan bu bir keşif
yolculuğu herhangi bir durakta inebiliriz birgün, neden olmasın.) Gar merkezin
biraz dışında olduğu için karşıya geçip marketten otobüs bileti alıyoruz.
Şehiriçi ufak otobüsle meydana gidiyoruz, 5-10 dakika arası sürüyor bu yol. Meydana
ilk defa yukarıdan girmiş oluyorum. Heykelin yanından ilk defa iniyorum,
fotoğrafını hiç çekmediğimi düşünüp şaşırıyorum kendi kendime ve hemen
basıyorum deklanşöre. Az ötede aşağıda el sanatları sergisi gözüme şöyle bir
çarpıyor. Akşama boncuk bir kolye-kemer alacağım oradan. Amasya’da devletin
açtığı kurslarda üretilenlerin satıldığı dükkanlar çok ve gezmesi hoşuma
geliyor her seferinde.
Mendil satan çıplak ayaklı
çocuklar… Geçen gelişimde de görmüştüm öyle tatlılar ki fotoğraflarını çekmeden
edemiyor insan, tabii mendil almak şartıyla. Öğlen vakti olduğu için ilk
durağımız Amesia Mutfağı. İç baklalı sarma dolma yemek istiyorum. Ama bu sefer
hayalkırıklığı bekliyor bizi. Getirilen dolma çok kuru, içinde neredeyse sadece
pirinç var. Sanırım bir dahaki sefere bu siparişi verirken bir kez daha
düşüneceğim. Çaylarımızı içtikten sonra yollara düşüyoruz. Artık iyi bildiğim
sokaklarda yürümek çok hoşuma gidiyor, neredeyse 5 saat civarı yürüyüp fotoğraf
çekmişiz hesaplayınca gülümsüyoruz.
Sokak aralarındaki manzara tarihle
doğanın karışımı. Hala kıral mezarlarına çıkmadım desem. Bu güzel şehre ilk
gidişimde mezarlara çıkan o uzun merdiveni çıkabilmiş ancak sonrasına devam
edememiştim. Sonraki gidişlerimde çıkmayı hiç düşünmedim bile. Kimbilir belki
birgün diyeyim ama araba varsa kaleden Amasya manzarası çok güzel.
Bu yazıyı gidişimizden epey sonra
yazıyorum. Fotoğrafların düzenlemesini de yeni yaptım. Araya giren hayatın
getirdiği değişiklerin hayırlı olması en büyük dileğim. Rabbim hepimize
güzellikler, sevgi, sağlık versin. Fotoğraflara bakarken bu tatlı kızla
birlikte şehirden bir kesit görmek içimi ısıttı. Tekrar paylaşmak istedim.
Bildik yollarda farklı anlar
yakalamak gülümsetiyor bazen. Mesela bütün gün kabak çiçeği dolmasından
bahsedince ipe dizilmiş dolmalık biberleri kabak çiçeği zannetmeme şaşırıyorum
gülerek. Daha önce penceresinden bakarken poz vermeyen yaşlı teyzeyle tanışmak
da hoş olabiliyor.
Amasya’ya her gidişimde uğrayıp
bahçesindeki asırlık çınarlarında altında oturmaktan keyif aldığım II Beyazıd
Külliyesi’nde sıra. Buradaki dinginlik bulaşıcı, keyifli. Az sonra kalkıp
Minyatür Müzesi’ne gideceğiz. Mutlaka gidilmesi gereken yerlerden diye
düşünüyorum, beklenenden farklı görüntüler karşılıyor çünkü gezenleri. Bu arada bu küçücük ama tarih ve doğa yüklü
şehirde hala gezmediğim müze olduğunu farkedip utanıyorum. Bir dahaki sefere
mutlulukla, sağlıkla gezmek için fısıldıyoruz birbirimize Amasya’yla… Trenle
yapılabilecek yolculukların güzergahları nereler olabilir diye düşünüyoruz. Bir dahaki sefer heyecanla bekleniyor...
etkileyici anlatımınla, gözümde de canlanarak, yeniden gezdim... çok hoş!
YanıtlaSilteşekkür ederim yol arkadaşım :)
SilNe güzel bir yazı.
YanıtlaSilNihayet şeytanın bacağını kırdım mı ne.
Tren, ben de çok severim ve sana çok özendim. Maşallah.
Hayırsız anne
hadi trenle gel :)
Sil