Bir tiren istasyonunda iki adam
bir kadın arasında geçen oyunu seyrettiğimde çok şaşırmıştım. Üç insan ve bu
kadar entirika nasıl olabilir, neden birlikte, mutlu yaşayamıyorlar diye?
Birlikte mutlu yaşayabilmek insanın doğasına mı aykırı?
Sahip olma güdüsü, sürekli, kanla
değiştirilen iktidarlar, çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen insanlar? Peki
nasıl olmalı diyen sorular, gelgitler yer ederken akılda, ilk sayfalarında
içine alıveriyor Kötü Saatte insanı. Hani o çok bildik ama çok uzakta olan
kasabanın sokaklarına, evlerinin içlerine hatta zihinlere doğru bir yolculuk
başlıyor.
Basit ve ne çok şey anlatan bir
hikaye… Fareleri öldürmeyi takıntılı hale getirmiş genç bir kızın asıl
derdinden kapılara yapıştırılan kağıtlar, belediye başkanının, yargıcın tutumu,
her şeyin başa dönüşü ve yavaş yavaş eksilen nüfus… Yoksulluk kol gezerken hep aynı şeyler, hep aynı yerlerde yaşanıyor galiba… Aradaki uzaklıkların bir farkı var mı bilemedim ?
Yazarın kitaplarını ben de çok severim..
YanıtlaSilbasit ve yoğun yazıyor
SilO manzaraya karşı, ne büyük zevktir okumak. Çok şanslısın Mine'cim.
YanıtlaSilatla gel : )
YanıtlaSilSorayım bu kitabı bizim eskiciye.
YanıtlaSilSağol.
Diğer kitapkurdu anne
benim okuduğum da epey eskiydi, abimin kitaplığından : )
Sil