“Şu hayatta herkesin özlediği bir
İstanbul vardı; hatta onu daha önce hiç görmemiş olanların bile. Ama İstanbul
kimseyi umursamadan yola devam ediyor, asla geriye bakmıyordu. Sanılanın
aksine, kitabında nostalji yoktu İstanbul’un. O, bir şimdiki zaman şehriydi.
Arda yokken de değişmeye, büyümeye, süsler ve yaralar edinmeye devam etmişti.”
(Sayfa 18)
Kitabın başlarında bu cümlelere
takılıp kaldım. Geçen ayki ziyaretimiz sırasında “İstanbul’u hiç özlememişim” diye düşünmemden
sonra gizliden özlemiş miyim yoklarken yakaladım kendimi. Hani yeni, ufak bir
seyahat hoş olabilir belki diye. Onun dışında sadece mekan olarak yer alıyor bu
güzel şehir kitapta.
Konu bugünlerin popüler bir konusu
olunca tam kolay okunan, bildik bir hikaye diye devam ederken, geçmişle
bağlantılar, olay örgüsü, kendime sorduduğu sorularla hoş bir hal almaya başladı. Ve merakla, elimden
düşürmeden, bitiriverdim. Umarım hediye göndereceğim kitapsever de benim gibi
keyifle okur bu kitabı.
““Şu hayatta anan hayattaysa
yalnız değilsin,” demişti. “Çünkü dünyaya gelişinle aranda hala bağ vardır.
Mesela ben annemle iki yıldır küsüm ama ne zaman yalnız hissetsem onu
düşünüyorum. Bağın varlığını hissetmek insana iyi geliyor.” (Sayfa 169)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder