Beni Asla Bırakma çarpıcılığıyla
aklımda yer eden kitaplardan biri olmuştu. Yıkıcı gerçek, olabilirliğiyle
dehşete düşürmüştü beni. Bu kadar
çarpıcı bir romandan sonra yazarın ilk romanı olan Uzak Tepeler’i hiç
düşünmeden aldım. Birkaç güne giden okumamda aklımın bir köşesi hep kitaplaydı.
Yok eden, ağır hasarlar veren bir
savaş sonrası, yıkımın sadece binalarda, toprakta değil yakınlarının çoğunu
kaybetmiş insanların hayatında da ne kadar önemli olduğunu incecik işlenmiş
olarak okumak iyi geldi mi bilmiyorum. Kitap ilerledikçe donuklaştım. Bir Japon
olması nedeniyle bu intiharın basında yer alış şekli, diğer kızıyla ilişkisi,
Japonya’da satır aralarına serpiştirilmiş ayrılış nedeni, iki eşi, geleneksel
aile yapısı. Ne çok şey var bu incecik kitapta anlatılan.
Bir anne, çocuğunu sorumsuzca
oradan oraya sürükleyen ve bir diğeri. İki farklı karakter. Saçiko’yu
hatırlaması, kızının intiharında kendini sorgulamasıyla ortaya çıkıyor sanırım.
Bir yanda görev duygusu bir yanda özgürlükler, öte yanda büyük toplumsal
değişimlerin bireyler üzerindeki yıkıcı etkisi…
“Bir süre daha orada oturduk,
soluğumuz düzelmişti, hafif rüzgarın tadını çıkardık. Sonra ben, “İnsana burada
sanki hiçbir şey olmamış gibi geliyor, değil mi?” Her şey o kadar hayat dolu
ki. Ama aşağıdaki bölge” –elimi aşağımızdaki manzaraya doğru sallayarak- “bomba
atıldığında bütün o bölge yerle bir olmuştu. Ama oraya bir de şimdi bak” dedim.”
Sayfa 96
ağlarım ben bunu okursam:( bu ara bana hiç uygun değil.
YanıtlaSiltam olarak anlatmasa da kendini sorgulamasını odasına girişleri falan aman ya şu savaşlar ...
SilHımmm değişik.
YanıtlaSilHiç okumadım bu yazarı. Hem de YKY. Değer.
Sağol.
Kitap okumayı bu aralar yavaşlatmış anne Çiğdem