25 Mart 2019 Pazartesi

Kumandanı Öldürmek - Haruki Murakami


O şokla yollara düşmek aylarca... Aylarca bir dağ başında tek başına yaşamak... Evet,  tam olarak dokuz ay boyunca... Metaforlar dünyasına çoktan girmişken, siz belki bir ameliyat sonrasında sağaltım sürecine tanıklık ediyorsunuz günler hatta haftalar boyunca... Neredeyse her gece 2:30 da kurulmuş saat gibi çağıran sayfalarda kaybolarak, içinizdeki o kapkaranlık safrayı dışarı atmaya çalışıyorsunuz kimbilir... Tıpkı bir kuyuda kapalı kalan "Kumandan"ın çan çalarak çağırması gibi kuyunuzdaki seslere dönüyorsunuz, idealarınıza mı demeli? Böylesine ihtiyaç duyarken, bir Murakami romanında olmak nasıl iyi geliyor bilseniz, nasıl da sarmaya  çalışıyor yaralarınızı, ah bir bilseniz...

Kafka'nın Dönüşüm'ünü okurken Gregor Samsa'nın böceğe dönüşmediğini varsaymak gibi,her şeyin kendi karanlığınızda olup bittiğini düşünmek bir bakıma... Ama hayır Samsa bir böceğe dönüşüyor ve sizin kuyunuzdan gelenler gerçek, metafor, idealar mı bilemiyorsunuz... İşte o noktada algınızla fena halde oynayan o kitap zihninize gelip kuruluyor; "Büyücü". Uzunca bir süre, iki kitabı birlikte okuyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Sahi yazarı hafife almak mı bu? Tam tersi...

Arsızca sokulan bir kedi gibi mırıl mırıl... Yani yok canım Murakami zamanı değil şimdi dediğinizde, üstelik zihnen ve bedenen öylesine yoğun ve yorgun bir dönemde... Karısı tarafından terk edilen "adsız" ressamın peşinde en derin korkunuz eşlik ediyor size de farkında mısınız? Karşınızda dikilip fısıldıyor, sarsılıyorsunuz!

Öte yandan sürekli mağdur olarak gördüğünüz bir ülkeye dair gerçekler bir süredir aklınızda ve yenileri ekleniyor. Bir ülkenin içinde ve dışında olup bunları konuşabilmek ya da derine gömmek... Söylenecek ne çok şey var dilinizin ucunda, en iyisi es geçmek, kimbilir... Konuşulmadığında ortaya çıkanlar asıl sorun! Ruh bilimcilerin yaptığı gömüleri yüzeye çıkarıp, arındırmak değil mi bir bakıma... Her neyse...

Kumandanı Öldürmek bir Haruki Murakami romanı... Kuyusuyla, kedisiyle, tarihiyle, Batı'sıyla, sıradanlığa eşlik eden fantastikliğiyle ve maalesef sonuyla. Bir süredir sonlardan umudumu kesmiş durumdayım. Gümbür gümbür gelen sayfalardan sonra havası kaçmış balon etkisi veren sonları göğsümü gere gere karşılıyorum. Azıcık söylenmiş, dalga geçmiş de olabilirim ... Buna da hakkım var sanırım ne de olsa o artık sayfaları bana emanet edilmiş, saatlerce, günlerce ilişki kurarak beklentiye girdiğim bir roman...


Arka Kapak

"Hepimiz hiç kimseye açamadığımız sırlarla yaşıyoruz...

Dünya edebiyatının tartışmasız en büyük yazarlarından olan Haruki Murakami'den gerçek bir şahaser... İlmek ilmek örülmüş bir gizem hikayesi...

Kumandanı Öldürmek yalnızlığı bir yük olarak görmeyen, yeri geldiğinde yalnızlığını bir madalya gibi göğsünde taşıyanlar için yazılmış bir roman. Tıpkı bir dağ başında yalnız bir hayat süren, bu yalnız varoluşuyla gizemli bir şeyleri hayatına davet eden roman kahramanı gibi.

Bu muhteşem romanı okurken yol arkadaşlarımız yine müzik olacak... Mozart'ın Don Giovanni'sini, Strauss'un Güllü Şövalyesi'ni başucu müziği yapacağız.

Kumandanı Öldürmek gizemli labirentlerinde kaybolurken Fitzgerald'ın Muhteşem Gatsby'sine selam gönderecek, Orwell'ın 1984'ünü yazarken inzivaya çekildiği o adayı merak edeceğiz... Ve hepsinden önemlisi "büyülü bir dünya"da yaşadığımızı bir kez daha anlayacağız.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder