16 Ağustos 2019 Cuma

Avrupa Ne İstiyor - Srecko Horvat - Slavoj Zizek




Dinler Tarihi'yle ilgiliyseniz Ortadoğu bir mıknatıs gibi etkisi altına alıverir ya sizi. Mecburi istikamet Mısır'a doğru yol almaya çalışırken, Orta Asya, Hindistan, Çin, İran karşınıza dikiliverir. Hep doğuya doğru olur yönünüz. Güneşin doğuşunu yakalamaya çalışmak gibi... Yanı başınızda olanlara yani tam aksi yöne bakmayı unutursunuz ya da hiç ilginizi çekmemiştir bugüne kadar Batı. 'Siz kaos insanı mısınız, ruhunuz rutinlerin, dinginliğin insanıyken, aklınız karmakarışıkken...' Arkanıza dönersiniz birden. İndirimdeki bir kitapla üstelik... "Avrupa Ne mi İstiyor, Zizek mi,  hem de bu kadar ucuzken, okurum canım bir ara!"

Sömürgeler, aydınlanma, özgürlük timsali, refah devletine açılan sosyal devletle taçlandırılmış ülkeler birliği. 90'ların başında komünizmin çözülmesiyle tarihin, ideolojilerin bittiği, sınırların kalkacağından bahsedilen zamanlara gider aklınız. Nato sınırındaki ülke Türkiye'nin stratejik öneminin kalmadığına dair yapılan yorumlara... Sonra Yunanistan krizinin patlak verdiğini duyarsınız. Ama Batı'ya öyle inanmışsınızdır ki kitapta yazılanları aynen geçirdiğinizde bile inanmaz olup, itiraz etmişsinizdir refah devletinin iflas ettiğine...

Kitabı alır ve bırakamazsınız elinizden. Hırvatistan, Slovenya ve Yunanistan'dan iki entelektüel ve bir politikacının zihin açıcı sözlerinde dolaşıp durursunuz. Euro bölgesinde bir ülkenin yaşadıkları ve belki de kurtarılmak istenmemesi. Öyle ya boğulan insanı üzerine atılan ağırlık mı kurtarır yoksa uzatılan ip mi? Belki de sosyal devleti çökerterek kendi ucuz işçisini yaratmanın peşindedir birlik... Aklınızda "Tembellik Hakkı" üretim fazlasının tüketilebilmesi için işçiye verilen hafta sonu tatilleri gelir ister istemez... Yeterince tüketemediği için ayaklanan insanlar yani maaşların alınamamasının, işsiz kalınması, kimi hakların kaybının yarattığı sonuçlar. Tüketim sisteminde boğulmuşken birden elinizden alınıverilir. İnsanlar kendilerini kötü hissettiklerinde alışveriş çılgınlığı yaşarken gelinen nokta bambaşkadır. Birlik kendi kendine yetemezken bir de üzerine kendi yarattıkları savaşlardan kaçan mülteciler eklenir.

Sonra o güne kadar neredeyse Osmanlı toprağıyken ilgilendiğiniz Balkanlar'ın bu birliğe girmesi, demokrasiye inanç, kapitalizm gittiği nokta, Çin kapitalizmi, Taliban neoliberalizmi arasında savrulurken tokat gibi çarpar yüzünüze "geleceğimizi sattıysanız, gelecek diye bir şey yok" sözleri!

Bugün doğduğum topraklardan akın akın gidilen, gitmek için can atılan bir kıtadan bahsediyor kitap. Kocaman bir çatlağın oluştuğundan, neler olabileceğinden dünyada ve Avrupa'da... Olay Avupa'nın ne istediğinden çok nereye doğru gittiği sanırım.  Hele de benim gibi günlük siyasetle ilgilenmiyorsanız, zihin açıcı bir kitap...

Arka Kapak

""Avrupa Nedir?" sorusu, Eski Kıta'nın coğrafi olduğu kadar iktisadi, siyasal ve sosyokültürel sınırları, Avrupa Birliği, Avrupalılık-Avrupa vatandaşlığı gibi temalar hayli uzun zamandır tartışılıyor; bu tartışma özellikle 2000'li yılların henüz başında yaşanan ekonomik kriz dolayısıyla daha da yoğunlaştı.

Dünyaca tanınan Sloven düşünür Slavoj Zizek, yanına Hırvatistan'ın genç kuşak entelektüellerinden Srecko Horvat'la Yunanistan'daki radikal sol muhalefet hareketi SYRIZA'nın lideri Aleksis Tsipras'ı alarak tartışmaya katılıyor, gündemdeki bu konulara hep beraber Avrupa'nın doğusundan bir perspektif sunuyorlar.

İlk bakışta, kitabın ana ekseni Yunanistan'da yaşanan ekonomik kriz ve buna bir tepki olarak doğan SYRIZA olarak gözüküyor; ancak Zizek, Horvat ve Tsipras bu çerçevenin ötesine geçiyor ve buradan hareketle yeni bir muhalefet biçiminin, yeni bir solun, hatta yeni bir Avrupa'nın mümkün olup olmadığını sorguluyorlar.

Yaşadığımız günleri anlamlandırma açısından, dünyanın nereye doğru gittiğini, yakın gelecekte insanoğlunu nelerin beklediğini düşünme açısından önemli bir katkı..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...