3 Kasım 2018 Cumartesi

Beklenen Sevgili - Selim İleri



Dekorun ağırlıklı kitap olduğu bir evde büyüdüm. Çocukken o ciltli kitaplardan birini elime alıp okuduğumda çoğu kelimeyi anlamadığımı farketmek komikti... Daha çok babamın arada kullandıklarından... Mesela Elaziz dendiğinde dilinin sürçtüğünü sanıyordum oysa öyle değildi. Şimdilerde dilin evrildiğini geçmişten günümüze süren değişimi izliyorum. Evet dil evriliyor, büyük bir hızla. Bizim gibi gelişememiş ülkelerde bu ithal kelimelerin çoğalmasıyla oluyor maalesef... Ya da çağın hızına uygun mesela "bir"lerin sonundaki "r" kalkıyor. Bir on yıl sonrasında neler olacağını merak ediyorum...

Dilden bahsetmem kitabın dilinin geçmişe dönük olmasından... Geçmişe ait dili böylesine güzel kullanması hoşuma gidiyor açıkçası. O dönemin diliyle yazmak isteyen genç yazarlar, "lakin"le ek olan bir iki kelime dışına çıkamıyorlar maalesef. Birden bire "lakin" kelimesinin böylesine hortlamasının nedenini sonradan çözdüm; tabii ki diziler!

Dayanamayıp söyleyeceğim, kitabı yarısına kadar okuyabildim. Tümünü okuyacağım diye direttiğim yaşlarım geride kaldı maalesef. Ruh halimin de etkisiyle emekliliğine çok kısa süre kalan, yüzü yalnızlığa  ve hatta ölüme dönük bir adamın mektuplarını okumak istemedim daha fazla. Şefkati adında birine yazıyordu. Şefkati'yi anlıyorsunuz bir süre sonra, kim olduğunu ve özür diliyorum yarıda bıraktığım için... Belki sonra ruhumun biraz şenlendiği bahar günlerinde okurum kim bilir ...

Arka Kapak

"Türk edebiyatının ustalarından Selim İleri'den duymak, hissetmek isteyenler için enfes bir beste!
Elimde Viyoletler/Beklenen Sevgili, bir ayna; mektuplar kağıda döküldükçe aynanın içi açılıyor, sonrasında ortaya son derece kişisel ve cesur bir metin çıkıyor!

Şefkati'ye yazılıyor her şey. Yazan kişi basımevinde musahhih.

Emekliliği yaklaşmış devlet memuru. Şefkati kim?

Bunca mektup neden yazılıyor? Selim İleri, imlanın sınırlarını bilinçli bir şekilde zorlayarak, bu "heyula'yı" bile isteye kurguluyor. Okurun yüreğini perde perde bükerken onu, içli hayat dökümlerine bir kader ortağı olarak konuk ediyor...

Onca mektubu yazan ki; maziye asla dönülemeyeceğini bilebiliyorsa, yaşamaya hala susayabiliyorsa, her günün hercümercinden kurtulabiliyorsa, hatıraların canını fena halde yakmasına aldırış etmeyebiliyorsa, rüyalar sayesinde!

İki satır karşılık, bir ses, umut hep umut talep ediyor, saadetsizlik çukurunda. Musiki gönlünü çelse de çelmese de köşede bir yerde "piyano" hep duruyor...

Belki hiçbir şey yazılmıyor, kim bilir!

"Yazdıklarımı ne olur oku; başkalarına, beni tanımayanlara yazmam imkansız! Kendime merhametim ağır basmasa yapmayacağım çılgınlık yok. Beni oku, nefes almam için ümit ver!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...