Kudüs, Museviler, Hıristiyanlar
ve Müslümanlar yani üç semavi din için çok kıymetli. Böyle baktığınızda
kimileri için dünyanın en kutsal şehri. Amin Maalouf’un Arapların GözündenHaçlı Seferleri’ni hiç beklemediğim bir şaşkınlıkla okurken hep batı kısmından
baktığımız bu savaşlar hakkında biraz daha fazla bilgi sahibi olmuş oldum. Her
yönden Avrupa’dan üstün olan Arapların nasıl olup Kudüs’ü kaybettikleri hatta
Haçlıların çapulcularla Arap topraklarını işgal etmeleri çok değişik gelirken
bir yandan da bu coğrafya hakkında daha fazla bilgi edinmemi sağlamıştı.
Yüzyıllar sonra 19.yüzyıl
başlarında bu topraklarda gene savaş vardır. Osmanlı hakimiyeti çökmekte, Dünya
Savaşı’na doğru gidilmektedir. Sahneye 4. Ordu Kumandanı Cemal Paşa girer.
Altına boğulan bu toprakların kaybedilişine tanıklık etmek için… Anadolu’nun
güneyinden sonrası yüzlerce yıl Osmanlı toprağı olsa da hala Arap’tır. Derdinizi
anlatmak için Arapça konuşmak gerekmektedir. Araplar Haçlı Seferleri döneminde
olduğu gibi birbirleriyle anlaşamasalar da ortak noktaları Türk düşmanlığıdır.
Hem İngilizlere hem Almanlara hem Türklere dost gözükerek ceplerini altınla
doldurmuşlar, topraklarından Osmanlı’yı bir göndermişlerdir.
Zeytindağı, Kudüs’te Dördüncü
Ordu’nun kaldığı Alman yapısı binanın da bulunduğu dağın adı. Falih Rıfkı Cemal
Paşa emrinde Orta Doğu karargahlarında yaşadıklarını anlatıyor. Enver Paşa
yerine Cemal Paşa olsaydı belki de Dünya Savaşı’na girilmeyeceğinden bahsetmesi
çok değişik geldi. Sona gelen İmparatorluk’ta ne değişirdi bilmiyorum. Öte
yandan Orta Doğu savunması için Anadolu’dan gelen binlerce gencin bu
topraklarda heba olması ayrı bir yürek yarası. Nitekim Cemal Paşa trenle
İstanbul’a dönerken geçtiği Anadolu için o kadar çaba ve parayı bu topraklar
için harcamayı, bu toprakları kalkındırabilmeyi çok istediğini itiraf etmiş.
Medine, Mısır’ın kaybedilişini bir son olarak gören ve kesinlikle savaşı
kazanacaklarını iddia eden Osmanlı sonunda İstanbul’un derdine düşecektir. Ta
ki bir cesur, ileri görüşlü, zamanın ötesinde bir kurtarıcıyla karşılaşana
kadar…
Savaşa, Osmanlı’ya dair önemli
ipuçları içerdiğini düşündüğüm bir kitap Zeytindağı. Minicik olması çarçabuk
bitiririm dedirtmişti ama biraz sürdü hatta tamamen huzursuz ruh halim kaynaklı
sabırsızlık edip bazı yerleri atladım. O döneme ait dilde bugün gülerek
okuduğum “gelicek”, “görmiyecek”, “yaşıyamaz” gibi kelimelerin kullanılması…
Öte yandan henüz okuduğum Markar
Esayan’ın Jerusalem’inden kelimelerse Kudüs’te bugün de değişen bir şeyin olmadığına
dair…
“Ama dünyanın en çok kan dökülen kentlerinden
birisi de burasıydı. Bu nasıl bir şeydi ki! Herkes kendi mabedine gelip diz
çöküyor ve herhalde iyi şeyler için dua ediyordu bu kentte. Yüzbinlerce, belki
de milyonlarca kişi bu kente gelip barış, gündelik ekmek, sağlık için dua
ediyor, geri kalan zamanlarında ise birbirlerini öldürüyorlardı." Sh119
– Jerusalem’den…
“Ölberg, Zeytindağı’nın Almancası!
Cebelizzeytün Arapçası, Zeytindağı sadece kitabımın adı.
Bir Türk Kudüs’ü yoktu. Bir Arap
Kudüs’ü var mıydı? Hayır. Ne Katolik, ne Ortodoks, ne de Yahudi Kudüs’ü! Kudüs
Haçlı alemli, Davud mühürlü sancaklar altında göze görünmez orduların sessizce
alıp verdikleri bir yer. Bu defa o şehrin bu yakasında Süleyman’ın olduğu kadar
Yahudi olan Kudüs’ü görüyorum.” Sh7 Zeytindağı.
Arka Sayfa ;
“Zeytindağı, insanın kanını
donduran tarihi bir süreci, “bir imparatorluğun çöküşünü” o zamana göre en duru
Türkçeyle karşımıza getiriyor. Kitapta Mehmetçiğin Yemen’de, Aden’de, Kanal’da
Gazze’de, Arap Çölleri’nde nasıl kırıldığını, yenilgiden sonra bir vagon dolusu
“mecidiye altınını” bile nasıl bıraktığımızı hayretler içerisinde
okuyacaksınız.
Cemal Paşa’nın emir subayı
olarak, o günlerde en yakınında olan Falih Rıfkı, Zeytindağı kitabıyla
tarihimize bir ibret belgesi bırakırken, her biri bir destan olabilecek,
askerlerin günlükleri ve adeta kumar masasında kaybedilen Ahmetlerin,
Mehmetlerin hikayeleri tüylerinizi ürpertecek.
“Bu kitabı okumak adeta bir
borçtur ve bir vazifedir.” Behçet Kemal Çağlar
“.. Falih Rıfkı’nın son eseri
Zeytindağı, Cumhuriyet devri edebiyatının en büyük hadiselerinden birini teşkil
etti. Falih Rıfkı’nın bize hatırlattığı devir, Türk Milletinin geçirdiği ve
geçirebileceği felaket devirlerinin en facialısı, en dehşetlisi ve ruha en çok
bezginlik verenidir. Eğer, muharririn keskin ve yüksek zekası bu devir üstüne
berrak bir aydınlık gibi aksetmemiş olsaydı, biz ona doğru başımızı çevirip
tekrar bakmak arzu ve cesaretini kendimizde bulamayacaktık.” Yakup Kadri
Karaosmanoğlu
“… Zeytindağı’nı seve seve
okudum. Zaten başladıktan sonra bırakmak kabil değil. Bence bu yeni kitabında
Falih Rıfkı’nın üslubu, öbür kitaplarından daha göz kamaştırıcıdır ve zannedersem
en güzel haline vasıl olmuştur. Zeytindağı, bugünkü Türkçe ile ne kadar
kuvvetli anlatım yapılabileceğine sağlam bir delildir.” Nurullah Ataç
Kudüs'te değişen birşey yok. Herkesin sahiplendiği kimsenin sahiplenemediği bir yer. Bunca acıya kaynak olmanın nedeni ne?
YanıtlaSilTur ilanları vardı: "3 kutsal günde Kudüs". Çok istedim, belki bir gün gidebilirm. Cuma günü müslümanların Cumartesi musevilerin, Pazar hristiyanların Kudüs'ünü yaşayıp hissetmek. Belki anlayabilrim o zaman.
inşallah ...
Sil