9 Ekim 2015 Cuma

Devlet - Platon


Aklımda bir sürü soru ve çözüm bulabilmek umuduyla Devlet’i ikinci kez elime aldığımda bu kadar sarsılacağımı tahmin etmemiştim. Yaş almanın yanı sıra yönetim şekilleriyle daha fazla ilgilenmenin de etkisinden olsa gerek okuduklarım yani neredeyse 2500 yıl önce yazılanlar kanımı dondurmaya yetmişti. Her ne kadar önsözde günümüz yönetim şekillerine dair temelleri göreceğimi okumuş olsam da bu kadar kesin, açık ve net satırlar okumaktan rahatsız oldum galiba. Sanki biri bu kitabı bugünlerde yazmış da kötü bir şaka yapmak için bastırmış gibi düşünmeye başlamıştım ilerleyen sayfalarda…


Ekonomiyle ilgili üniversitelerde ticaretin doğuşuyla ilgili bilgi edinir insan yani benim de bu konuda epey bir fikrim vardı. Öte yandan bugün bildiğimiz yönetim şekillerinin birbirini nasıl doğurduğunu yani mesela oligarşiden demokrasiye ya da demokrasiden zorbalığa ya da faşizme nasıl geçildiğine dair çok da fazla düşünmüşlüğüm de yoktu. Her şeyi para üstüne çevirmeyi çokça öğrendiğimizden olsa gerek yönetim şekilleriyle fazlaca ilgilenmemiş olmalıyım diye düşündüm. Oysa her şey etki tepkiye göre doğuyordu işte. İhtiyaçlara göre koruyucu sınıf, yönetim sınıfı, tüccarlar ortaya çıkıyordu mesela. Her sınıfın nasıl yetiştirilmesi gerektiğine dair Sokrates’in fikirleri tüylerimi diken diken etti desem. Korkunçluğundan değil belki de şu anda da uygulanabiliyor olmasından tüm ürkmelerim, rahatsızlığım. 2500 yıl sonra insanlık farklı hiç bir şey bulamamış mı dedirten bir şeyler içimde büyüdü işte.

Öte yandan güzel şeyler de söylüyordu Sokrates. Kadınların da eşit olması gerektiğini mesela. Kadın ki Havva’dan bu yana suçlanan, üremenin erkek kaynaklı olduğunu anlaşıldıktan sonra ikinci plana itilen ve bir daha da asla üstünlük kuramayan kadınların eşit olması gerektiğini söylüyordu. Gerçi koruyucu sınıf için düşündüğü aile yapısı için ne dersiniz bilemem.

Aklınızda yönetimin nasıl olması gerektiğine dair ne varsa Devlet’te bulabilirsiniz. Umut var mı yok mu insan faktörü sahip olma güdüsüyle işin içine girdiğinde olabilir mi bilmiyorum. Ama okumaya düşünmeye hatta tekrar tekrar okuyup düşünmeye değer Devlet. Örneğin aşağıdaki satırları söyleyen Sokrates, yazan Platon 2500 yıl öncesinden Nazizmi tanımladıklarını bilseler nasıl hissederlerdi bilinmez.

“İşte devletimizde böyle hekimler böyle yargıçlar bulunacak. Bunlar yurttaşlar arasında, bedenleri ve içleri doğuştan iyi olanlara bakacak, iyi olmayanlara gelince, bedenleri bozuk olanları hekimler bırakacak ölsün. İçleri yaratılıştan kötü olanlara gelince, onları da yargıçlar öldürecek değil mi?” SH104

Ya da

“Üzerinde anlaştığımız ilkelere göre, her iki cinsin de en iyilerinin en fazla, en kötülerinin de en az çiftleşmeleri gerekir. Ayrıca en kötülerinin değil, en iyilerin çocuklarını büyütmeliyiz ki, sürünün cinsi bozulmasın. Bunun için başvurulacak çareleri yalnız devlet adamları bilmeli, yoksa bekçiler arasında çatışmalar olabilir.” Sh163

Ve işte öğrenmeye dair satırlar;

“-Öyleyse aritmetiğe, geometriğe ve dialektikadan önce gelen bütün bilimlere daha çocukken başlatmalı ve öğretim, zorla yaptırılan bir işe benzememeli.

-Neden?

-Çünkü, hür insan hiçbir şeyi köle gibi öğrenmemeli. Bedene zorla yaptırılan şeyin ona bir kötülüğü olmasa bile, kafaya zorla sokulan şey akılda kalmaz.

-Doğru

-Öyleyse, mutlu delikanlı, çocuklara zor kullanmayacaksın. Eğitimin onlar için bir oyun olmasını sağlayacaksın. Böylece onların yaradılıştan neye elverişli olduklarını daha iyi anlarsın.” Sayfa259

Arka Kapak

“Platon (Eflatun, İÖ yaklaşık 428 /7 İÖ – yaklaşık 348/7): Bugünkü üniversitenin atası sayılan Akademia’nın kurucusu (İÖ387) ve hocası Sokrates’i konuşturduğu “diyaloglar”la felsefeyi yazıya en iyi aktarmış olan ustalardan biridir.
Sokrates’in Savunması (Apologia) ile birlikte diyaloglarının en tanınmışı olan Devlet (Politeia)’te ise “insanlık durumları”nı irdeleyerek düşlediği en iyi devleti anlatmış, ve bu temel yapıtı, ister yanında ister karşısında olsunlar, 2000 yılı aşkın süredir ortaya konan bütün devlet kuramı ya da toplum düzenlerinin başvuru kaynakları arasında yer almıştır.

Sabahattin Eyüpoğlu (1908-1973); Hasan Ali Yücel’in kurduğu Tercüme Bürosu’nun başkan yardımcısı ve Cumhuriyet döneminin en önemli kültür insanlarından biriydi. Tek başına ya da “imece” birlikteliğiyle yaptığı çeviriler, Hayyam’dan Montaigne’e Platon’dan Shakespeare’e hep, dünya kültürünün doruk adlarındandı.

M.Ali Cimcoz: Çevirmen, seslendirme sanatçısı ve Türkiye’nin ilk özel galerisi Maya’nın kurucu yöneticisi olan Adalet Cimcoz’un iş ve hayat ortağıdır. Sabahattin Eyüpoğlu ile yaptıkları Devlet çevirisi ise, 1959’da Türk Dili Kurumu’nun ilk çeviri ödülüne değer bulunmuştur.”


2 yorum:

  1. Her 10 yılda bir yeniden okunmalı listemdeki kitaplardandı Devlet. Geriye dönüp bakıyorum da sadece 20 li ve 30lu yaşlarımda okumuşum Devlet'i. O karardaki amacım, düşünce yapımın değişimini gözlemlemekti, şimdi bakıyorum da kendime, galiba ben "düşünme"kten vazgeçmişim.

    Adı üstünde "Devlet", devlet odaklı "Devlet".
    İnsan, hatta varlık odaklı olmayınca, yazılanların kendi içinde çelişkisi yok gibi.
    Zeka geriliği olan bir çocuk devlet için yüktür belki ama annesinin en kıymetli varlığıdır o. Sokrat'tan önce de vardı, 2500 yıl sonra da iyi ki var insan, hayvan, doğa sevgisi taşıyan insanlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. benim de ara ara okumak amacım işaretli yerleri sıklıkla okuyabilmek... haklısınız amaç Devlet olduğunda mantıklı gelebilir... kesinlikle iyi ki varlar bu arada neler okuyorsunuz merakta bırakmayın :)

      Sil

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...