Aklımda bir sürü soru ve çözüm
bulabilmek umuduyla Devlet’i ikinci kez elime aldığımda bu kadar sarsılacağımı
tahmin etmemiştim. Yaş almanın yanı sıra yönetim şekilleriyle daha fazla
ilgilenmenin de etkisinden olsa gerek okuduklarım yani neredeyse 2500 yıl önce
yazılanlar kanımı dondurmaya yetmişti. Her ne kadar önsözde günümüz yönetim
şekillerine dair temelleri göreceğimi okumuş olsam da bu kadar kesin, açık ve
net satırlar okumaktan rahatsız oldum galiba. Sanki biri bu kitabı bugünlerde yazmış
da kötü bir şaka yapmak için bastırmış gibi düşünmeye başlamıştım ilerleyen sayfalarda…
Ekonomiyle ilgili üniversitelerde
ticaretin doğuşuyla ilgili bilgi edinir insan yani benim de bu konuda epey bir
fikrim vardı. Öte yandan bugün bildiğimiz yönetim şekillerinin birbirini nasıl
doğurduğunu yani mesela oligarşiden demokrasiye ya da demokrasiden zorbalığa ya
da faşizme nasıl geçildiğine dair çok da fazla düşünmüşlüğüm de yoktu. Her şeyi
para üstüne çevirmeyi çokça öğrendiğimizden olsa gerek yönetim şekilleriyle
fazlaca ilgilenmemiş olmalıyım diye düşündüm. Oysa her şey etki tepkiye göre
doğuyordu işte. İhtiyaçlara göre koruyucu sınıf, yönetim sınıfı, tüccarlar
ortaya çıkıyordu mesela. Her sınıfın nasıl yetiştirilmesi gerektiğine dair
Sokrates’in fikirleri tüylerimi diken diken etti desem. Korkunçluğundan değil
belki de şu anda da uygulanabiliyor olmasından tüm ürkmelerim, rahatsızlığım.
2500 yıl sonra insanlık farklı hiç bir şey bulamamış mı dedirten bir şeyler içimde
büyüdü işte.
Öte yandan güzel şeyler de
söylüyordu Sokrates. Kadınların da eşit olması gerektiğini mesela. Kadın ki
Havva’dan bu yana suçlanan, üremenin erkek kaynaklı olduğunu anlaşıldıktan
sonra ikinci plana itilen ve bir daha da asla üstünlük kuramayan kadınların
eşit olması gerektiğini söylüyordu. Gerçi koruyucu sınıf için düşündüğü aile yapısı
için ne dersiniz bilemem.
Aklınızda yönetimin nasıl olması
gerektiğine dair ne varsa Devlet’te bulabilirsiniz. Umut var mı yok mu insan
faktörü sahip olma güdüsüyle işin içine girdiğinde olabilir mi bilmiyorum. Ama
okumaya düşünmeye hatta tekrar tekrar okuyup düşünmeye değer Devlet. Örneğin
aşağıdaki satırları söyleyen Sokrates, yazan Platon 2500 yıl öncesinden Nazizmi
tanımladıklarını bilseler nasıl hissederlerdi bilinmez.
“İşte devletimizde böyle hekimler böyle yargıçlar bulunacak.
Bunlar yurttaşlar arasında, bedenleri ve içleri doğuştan iyi olanlara bakacak,
iyi olmayanlara gelince, bedenleri bozuk olanları hekimler bırakacak ölsün.
İçleri yaratılıştan kötü olanlara gelince, onları da yargıçlar öldürecek değil
mi?” SH104
Ya da
“Üzerinde anlaştığımız ilkelere göre, her iki cinsin de en
iyilerinin en fazla, en kötülerinin de en az çiftleşmeleri gerekir. Ayrıca en
kötülerinin değil, en iyilerin çocuklarını büyütmeliyiz ki, sürünün cinsi
bozulmasın. Bunun için başvurulacak çareleri yalnız devlet adamları bilmeli,
yoksa bekçiler arasında çatışmalar olabilir.” Sh163
Ve işte öğrenmeye dair satırlar;
“-Öyleyse aritmetiğe, geometriğe ve dialektikadan önce gelen
bütün bilimlere daha çocukken başlatmalı ve öğretim, zorla yaptırılan bir işe
benzememeli.
-Neden?
-Çünkü, hür insan hiçbir şeyi
köle gibi öğrenmemeli. Bedene zorla
yaptırılan şeyin ona bir kötülüğü olmasa bile, kafaya zorla sokulan şey akılda
kalmaz.
-Doğru
-Öyleyse, mutlu delikanlı,
çocuklara zor kullanmayacaksın. Eğitimin onlar için bir oyun olmasını
sağlayacaksın. Böylece onların yaradılıştan neye elverişli olduklarını daha iyi
anlarsın.” Sayfa259
Arka Kapak
“Platon (Eflatun, İÖ
yaklaşık 428 /7 İÖ – yaklaşık 348/7): Bugünkü üniversitenin atası sayılan
Akademia’nın kurucusu (İÖ387) ve hocası Sokrates’i konuşturduğu “diyaloglar”la
felsefeyi yazıya en iyi aktarmış olan ustalardan biridir.
Sokrates’in Savunması
(Apologia) ile birlikte diyaloglarının en tanınmışı olan Devlet (Politeia)’te
ise “insanlık durumları”nı irdeleyerek düşlediği en iyi devleti anlatmış, ve bu
temel yapıtı, ister yanında ister karşısında olsunlar, 2000 yılı aşkın süredir
ortaya konan bütün devlet kuramı ya da toplum düzenlerinin başvuru kaynakları
arasında yer almıştır.
Sabahattin Eyüpoğlu
(1908-1973); Hasan Ali Yücel’in kurduğu Tercüme Bürosu’nun başkan yardımcısı ve
Cumhuriyet döneminin en önemli kültür insanlarından biriydi. Tek başına ya da “imece”
birlikteliğiyle yaptığı çeviriler, Hayyam’dan Montaigne’e Platon’dan
Shakespeare’e hep, dünya kültürünün doruk adlarındandı.
M.Ali Cimcoz:
Çevirmen, seslendirme sanatçısı ve Türkiye’nin ilk özel galerisi Maya’nın
kurucu yöneticisi olan Adalet Cimcoz’un iş ve hayat ortağıdır. Sabahattin
Eyüpoğlu ile yaptıkları Devlet çevirisi ise, 1959’da Türk Dili Kurumu’nun ilk
çeviri ödülüne değer bulunmuştur.”
Her 10 yılda bir yeniden okunmalı listemdeki kitaplardandı Devlet. Geriye dönüp bakıyorum da sadece 20 li ve 30lu yaşlarımda okumuşum Devlet'i. O karardaki amacım, düşünce yapımın değişimini gözlemlemekti, şimdi bakıyorum da kendime, galiba ben "düşünme"kten vazgeçmişim.
YanıtlaSilAdı üstünde "Devlet", devlet odaklı "Devlet".
İnsan, hatta varlık odaklı olmayınca, yazılanların kendi içinde çelişkisi yok gibi.
Zeka geriliği olan bir çocuk devlet için yüktür belki ama annesinin en kıymetli varlığıdır o. Sokrat'tan önce de vardı, 2500 yıl sonra da iyi ki var insan, hayvan, doğa sevgisi taşıyan insanlar.
benim de ara ara okumak amacım işaretli yerleri sıklıkla okuyabilmek... haklısınız amaç Devlet olduğunda mantıklı gelebilir... kesinlikle iyi ki varlar bu arada neler okuyorsunuz merakta bırakmayın :)
Sil